YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/8711
KARAR NO : 2011/424
KARAR TARİHİ : 25.01.2011
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 71.000.00TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi ve davalılardan … Ltd.Şti. vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.01.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan … Ltd.Şti. vekili Avukat …, … A.Ş. vekili Avukat … geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 25.01.2000 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece maddi tazminat isteminin kabulüne manevi tazminat istemlerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahibi olan eşinin maddi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, hak sahipleri arasında ölenin anne ve babası varsa bunların yaşam süreleri, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin tüm peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesinin gerektiği tartışmasızdır.
İş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi tazminatlarının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Somut olayda, davacı işçinin … teknisyeni olarak çalıştığı yapılan işin vasıf ve mahiyetine göre, asgari ücret düzeyinde bir ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına ve yaşam deneyimlerine uygun düşmeyeceği, giderek, sigorta müfettişinin asgari ücret düzeyinde bir ücret üzerinden yapmış olduğu saptamanın gerçeği yansıtmadığı açık-seçiktir. Nitekim davacı taraf da bu ücret belirlemesine gerçeği yansıtmadığından bahisle itiraz etmiştir. Davacının asgari ücretle çalışmadığının kabulü yerindedir. Ancak işyeri kayıtlarındaki ücret, İstanbul Ticaret Odasının bildirdiği ücret, İstanbul … Teknisyenleri Odasının bildirdiği ücret ile davalılar arasındaki sözleşme ekindeki ücret tablosunda belirtilen ücretin ortalamasının alınarak bunu net asgari ücrete oranlamak suretiyle sigortalının olay tarihinde net asgari ücretin 4,08 katı ücretle çalıştığının kabulü de hatalı olmuştur.
Davanın niteliği gereği, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için, hak sahibinin gerçek zararın hesaplanmasından sonra bundan hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere hesaplanarak bildirilecek olan Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bağlanan gelirin tüm peşin sermaye değerinin indirileceği ve böylece hak sahibinin karşılanmayan bir zararının bulunması durumunda maddi tazminat olarak bu miktarı hüküm altına alınacağı dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşüdür. Mahkemece de buna uygun olarak hükmüne esas aldığı hesap raporunda hesaplanan zarardan Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından hak sahibine bağlanan gelirin peşin sermaye değeri indirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Yerel mahkemenin hak sahibinin karşılanmayan zararının belirlenmesi sırasında uyguladığı yol yöntem olarak doğrudur. Ne var ki indirilmesi gereken peşin sermaye değerinin hiçbir kuşku ve tereddüde yol açmayacak biçimde tespit edilmediği görülmektedir. Nitekim dosya içerisindeki cevabi yazılara göre davacı Ulviye Pehlivanlıoğlu’na bağlanan gelirin peşin sermaye değerleri: 24 Ocak 2008’e kadar 68.775,97-TL, 24 Temmuz70.035,13,97-TL, 24 Ocak 2009’a kadar 74.555,48-TL, olarak bildirildiği halde, 24 Temmuz 2009’a kadar 42.202,90-TL, 24 Ocak 2010’a kadar ise 39.205,16-TL olarak bildirilmiş ve mahkemece en son bildirilen 39.205,16-TL indirilmek suretiyle karşılanmayan zarar hüküm altına alınmıştır. Kat sayı artışları ile hak sahibine bağlanan peşin sermaye değerlerinde de artış olması doğaldır. Nitekim davalı tarafta sonradan bildirilen peşin sermaye değerlerindeki azalmaya itiraz ederek bunun araştırılmasını talep etmiştir. Her ne kadar davacı taraf hak sahibinin gelirin yarıya düşürülerek ödendiğine ilişkin banka hesap cüzdanı fotokopisi sunmuşsa da, da bunun tek başına peşin sermaye değerindeki azalmayı açıkladığının kabulü hatalıdır. Peşin sermaye değerindeki azalmanın nedeninin Kurumdan sorulması, hatalı bir bildirim bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir.
Yapılacak iş, davacı işçinin yaptığı işin vasıf ve mahiyetine göre asgari ücret düzeyinde bir ücretle çalışmayacağı kabul edilerek, ilgili meslek odasından bilinen devrede her yıl için sigortalının alabileceği ücretleri sormak, benzer işyerlerinde çalışan ve emsal işi yapanların ücretlerini araştırmak suretiyle işçinin gerçek ücretini belirlemek, gerçek ücretle sigortalının hak sahiplerinin tazminatını yeniden hesaplatmak, hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre SGK tarafından hesaplanarak bildirilecek peşin sermaye değerini hesaplanan bu zarardan indirmek, davacıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerlerinde sonradan meydana gelen azalmanın nedenini, hatalı bildirimde bulunulup bulunulmadığını belirlemek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Davalılar yararına takdir edilen 825.00TL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine, 25.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.