Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/7772 E. 2012/2449 K. 27.02.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/7772
KARAR NO : 2012/2449
KARAR TARİHİ : 27.02.2012

MAHKEMESİ : … Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatına göre, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava;19/08/2001 tarihinde geçirdiği iş kazasında hayatını kaybeden sigortalı …’in yakınlarının(anne,baba ve kardeşlerinin) maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece;maddi tazminat davasının kısmen kabulüne davacı H.. Ç.. için 11.112,21TL,M.. Ç.. için 12.252,06 TL ve 5.000,00TL cenaze masrafı maddi tazminatın Tedaş dışındaki diğer davalılardan kaza tarihindin işleyecek yasal faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsiline,fazlaya dair talebin reddine,manevi tazminat davasının kısmen kabulüne davacılar H.. Ç.. ve M.. Ç.. için ayrı ayrı 5.00,00’er TL,diğer davacılar için ise ayrı ayrı 500,00’er TL manevi tazminatın Tedaş dışındaki diğer davalılardan kaza tarihindin işleyecek yasal faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsiline,fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir
Uyuşmazlık iş kazası sonucu hayatını kaybeden sigortalının yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararından davalı Tedaş’ın sorumlu olup olmadığı noktasındadır. Mahkemece davalılardan Tedaş’ın hukuki durumunun değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğü görülmektedir.Gerçekten iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin tazminat davası işveren veya kusurlu 3.kişilere yöneltilir. Bundan başka aracı olarak nitelendirilen kişilerce ise alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı 4857 sayılı Yasanın 2/6 maddesi gereğidir.
Somut olayda çözümlenmesi gereken sorun davalılardan Tedaş ile diğer davalılar arasındaki hukuki ilişkinin işveren-aracı ya da üst alt işveren biçiminde olup olmadığıdır. 4857 sayılı Yasanın 2/6 maddesi gereğince aracıdan söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve bu işverenden görülmekte olan bu işin işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler bir iş alt işverene devir edilmelidir. Tüm dosya kapsamından sigortalı kazazede …’in işçisi olduğu davalı … Müh.Ltd Şti’nin diğer davalı Tedaş’ın … ilçesindeki birtakım köylerin elektrik bakım onarım işlerini ihale ile aldığı ve … Müh.Ltd Şti’nin ihale ile aldığı bu işlerin bir kısmını da diğer davalılar(taşeron) … ile H.. A..’a verdiği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca davalı Tedaş’ın işi anahtar teslimi devrinin söz konusu olmadığı ortadadır. Tedaş ile … Müh.Ltd Şti’ arasındaki hukuki ilişkinin mahiyetine göre Tedaş’ın işverenlik sıfatı ortadan kalkmadığından aralarındaki ilişkiyi üst-alt işveren ilişkisi olarak değerlendirmek gerekir. Bunun sonucunda da İş Kanununun 2/6 maddesi gereğince hüküm altına alınacak tazminattan, üst işveren olarak davalı Tedaş’ın kusuru bulunmasa bile sorumluluğu yoluna gitmek gerekirken,fiili durum yanlış yorumlanarak,kusurunun bulunmadığından bahisle davalı Tedaş’a yönelik davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yine Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır.Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu ilkeler gözetildiğinde davacılar yararına takdir edilen manevi tazminatlar da “azdır”.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 27/02/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.