YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/762
KARAR NO : 2011/1084
KARAR TARİHİ : 14.02.2011
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalı işveren nezdinde 16.11.2001-07.09.2006 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava davacının davalı işyerinde 16.11.2001-7.9.2006 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tesbiti ile işçilik alacakları istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacının 16.11.2001-6.9.2006 tarihleri arasında
kesintisiz çalıştığının tesbitine, Kuruma bildirilen sürelerin dışlanmasına ve işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsiline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalı işyerinden davacı adına 16.11.2001 tarihli işe giriş bildirgesinin Kuruma süresinde verildiği, hizmet cetveline göre davalı işyerinden 16.11.2001-2006/10 tarihleri arasında geçen çalışmalarının Kuruma kısmi olarak bildirildiği, eksik bildirilen sürelerle ilgili olarak ibraz edilen ücret bordrolarında, 2002 yılı 10. ayında 16 gün, 2004 yılı 2 ayda 26 gün, 3. ayında 3 gün, 2005 yılı 4. ayda 27 gün bildirildiği ve bu ücret bordrolarında davacı adına imza bulunduğu, yine eksik olan 2002/11-2003/8. aylar arası 2004 yılı 3. ve 4 ayların bildirilmeyen günleri açsından ücret bordrolarında “RP” (raporlu) olduğunun yazıldığı, ancak dosyada istirahata veya iş göremezlik sürelerine dair bir belge ve raporun bulunmadığı anlaşılmaktadır
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Başka bir anlatımla yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, oturmuş ve yerleşmiş görüşleri ileYargıtay Hukuk Genel Kurulunun 5.2.2003 gün 2003/21-35E 2003/64K, 10.11.2004 2004/21-538E 2004/621K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
506 sayılı Yasa’nın 2 maddesinde, hizmet akdine dayalı olarak bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan kimselerin bu yasaya göre sigortalı sayılacağı belirtilmektedir. 506 sayılı Yasa’nın 32. maddesinde sigortalıya, iş kazalarıyla meslek hastalıkları kapsamı dışında kalan hastalıklarda geçici iş göremezlik süresince günlük ödenek verileceği, 37. maddesinde ise hastalık sebebiyle geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalılardan geçici iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş bulunanlara, geçici iş göremezliğin üçüncü gününden başlamak üzere her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği bildirilmiştir. Aksi bir sözleşme veya Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılmadığı taktirde hastalık süresinde işverenin ücret ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Geçici iş göremezlik ödeneğinden prim kesilmeyeceğinden ve bu dönemde işverence ücret ödenmediğinden istirahatli geçen sürenin “primi ödenmiş sigortalı gün” olarak değerlendirilmesine yasaca ve hukukça olanak bulunmadığı açıktır.
Uyuşmazlığın çözümü için “sigortalılık süresi” (çalışma süresi) ile “prime esas gün sayısı” kavramları üzerinde durmak gerekir.
Sosyal Güvenlik Mevzuatımıza 506 sayılı Yasa’nın 108. maddesi ile getirilen sistemde sigortalının ilk sigortalı olduğu tarihten yaşlılık aylığı talebinde bulunduğu tarih, tahsis için başvurmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasındaki süre “sigortalılık süresi” olarak kabul edilmiş, çalışılmayan sürede 506 sayılı Yasa’nın 2. maddesi anlamında olmasa bile sigortalılık süresi olarak kabul edilmiştir.
Kurumun iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının gerektirdiği her türlü yardım ve ödemelerle her çeşit yönetim giderlerini karşılamak üzere 506 sayılı Yasa hükümlerine göre prim tahakkuk ettirebileceği süreye ise “prime esas gün sayısı” denir.
506 sayılı Yasa’nın “Kısa vadeli sigorta kollarında nazara alınmayan” süreler başlıklı 104. maddesinde iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık veya analık sigortalarından geçici iş göremezlik ödeneği alan sigortalının iş göremediği sürenin kısa vadeli sigorta kollarından yapılacak sigorta yardımlarına kavuşabilmek için belirli süre (sigortalılık süresi) içinde yasayla saptanan prim ödeme gün sayısı kadar prim ödenmiş olması gerektiğinden bu belirli süre (sigortalılık süresi) nin hesabında nazara alınmayacağı bildirilmiş, 105. maddede ise uzun vadeli sigorta kollarında sigortalılık süresinde nazara alınmayacak süreler yönünden böyle bir düzenleme yapılmamıştır. Hal böyle olunca; Hastalık nedeniyle istirahatli kalınan ücret ödenmeyen, geçici iş göremezlik ödeneği alınan dönemin uzun vadeli sigorta kollarında (malullük, yaşlılık, ölüm) “sigortalılık süresinde” nazara alınacağı, ancak prime esas gün sayısında nazara alınmayacağının kabulü gerekir.
Nitekim 506 sayılı Yasa’nın 77. maddesin de de bu kanun gereğince primlerin hesabına esas tutulacak günlük kazancın, sigortalının, bir ay için prime esas tutulan kazancının otuzda biri olduğu, günlük kazancın hesabına esas tutulan ay içindeki bazı günlerde çalışmamış ve çalışmadığı günler için ücret almamış sigortalının günlük kazancının o ay için prime esas tutulan kazancının ücret aldığı gün sayısına bölünerek hesaplanacağı, sigortalıların günlük kazançlarının hesabında esas tutulan gün sayılarının, aynı zamanda, bunların “prim ödenme gün sayılarını” göstereceği bildirilmiştir.
Somut olayda ücret bordolarında “RP”(raporlu) olarak gösterilen günlerde bu sürelerde hekim raporuyla verilen dinlenme ve hastalık izinleri var ise bu sürelere ilişkin istemin reddine karar verilmesi, bu sürelere ilişkin hekim raporu yok ise kabulüne karar verilmesi gerekir. Mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur
Yapılacak iş, davalı işyerinden eksik bildirilen günlerdeki ücret bordrolarındaki imzaların davacıya ait olup olmadığını davacıya sormak, gerektiğinde imza incelemesi yaptırılarak imzaların davacıya ait olduğunun belirlenmesi durumunda imzasını içeren bordrolara geçmiş sürelerin dışındaki günlerle ilgili olarak istemin reddine, imzaların davacıya ait olmadığının belirlenmesi durumunda ise istemin şimdiki gibi kabulüne karar vermek, ancak ücret belgelerinde davacının “RP”(raporlu) olduğu bildirilen süreler açısından; bu sürelerde hekim raporuyla verilen dinlenme ve hastalık izinlerinin bulunup bulunmadığı, bu dönemde ücret ödenip ödenmediği, davacının geçici iş göremezlik ödeneği alıp almadığı araştırılarak tüm deliller bir arada değerlendirilip sonucuna göre karar vermekten ibarettir
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.2.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.