Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/5826 E. 2010/11442 K. 23.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/5826
KARAR NO : 2010/11442
KARAR TARİHİ : 23.11.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan …A.Ş. ve … Soğutma Ambalaj ve Gıda San.Tic.Ltd.Şti vekilleri tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına 22.12.2004 tarihli kusur raporunun olaya uygun bulunduğunun anlaşılmasına temyiz edenin sıfatına ve temyiz nedenlerine göre davalılar …Soğutma Ambalaj ve Gıda San Ltd Şti ile Karsu Soğutma San Tic AŞ’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 05.05.1998 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahibi oğlunun maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, Dairemizin davacının vesayet altında olup vesayet makamından izin alınmaksızın vasinin feragat beyanına değer verilmesinin isabetsiz olduğu ve davalılar arasında alt üst işveren ilişkisi bulunduğu halde davalılar … Soğutma Ambalaj ve Gıda San Ltd Şti ile Karsu Soğutma San Tic AŞ’ne yönelik davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğuna ilişkin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda: davalılardan İsmail Bektimur’a yönelik davanın taraf teşkili sağlanamadığından reddine, maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile davalılar .. Soğutma Ambalaj ve Gıda San Ltd Şti ile Karsu Soğutma San Tic AŞ’den müteselsilen tahsiline karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılar … Soğutma Ambalaj ve Gıda San Ltd Şti ile Karsu Soğutma San Tic AŞ vekilince temyiz edilmiştir.
Davacının hesaplanan gerçek maddi zararından davanın niteliği gereği Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin düşülerek karşılanmayan maddi zararın belirleneceği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık gerçek maddi zarardan düşülmesi gereken SGK’ca bağlanan gelirin, bağlanma tarihindeki ilk peşin sermaye değerinin mi yoksa 506 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihteki artışlar nazara alınarak hesaplanan tüm peşin sermaye değerinin mi olduğu noktasındadır.
İhtilafın çözümü için maddi zarar ile SGK bağlanan gelir kavramı üzerinde durmak gerekir. Maddi zarar sigortalının zararlandırıcı sigorta olayından önce ve sonraki durumu arasında oluşan farktan ibarettir. Başka bir anlatımla zararlandırıcı sigorta olayı olmazdan önce malvarlığı hangi durumda ise o durumda zararlandırıcı sigorta olayı olduktan sonraki durum arasındaki farktır.
Öğretide zararın hüküm tarihine göre hesaplanma gereği kabul görmüştür. Borçlar Kanunu’nun 46/II. maddesine göre hükmün verildiği anda cismani zararın sonuçları tam ve kesinlikle belirlenemiyorsa hakim, hüküm tarihinden başlayarak iki yıl içinde hükmün değiştirilmesi hakkını saklı tutar. Federal Mahkemede tazminatın belirleme anını kural olarak hüküm anı olarak belirlemiştir. Borçlar Kanunu’nun 46/II. maddesindeki bu hükümden de yararlanılarak denebilir ki maddi zararın saptanmasında hüküm gününün dayanak alınması ve hüküm günündeki duruma göre zarar tutarının hesaplanması gerekir.
Bu itibarla hüküm tarihine en yakın tarihteki verilerin nazara alınarak rapor tarihine kadar gerçekleşen zararın somut olarak hesaplanması gerekir. Bu husus ” gerçek belli iken varsayıma gidilemez.”ilkesinin de gereğidir. Zararın giderimine karar verilebilmesi için öncelikle zararın miktar olarak belirlenmesi gerekir. Zarar tazminatın tavan noktasıdır. Hüküm altına alınacak tazminat zararı aşamaz. Bir zarara neden olan olay zarar gören ya da ölüm halinde hak sahiplerine fayda da sağlar. Zararı doğrudan olayla bağlantılı faydaların zarardan indirimi gerekir. Buna zararın denkleştirilmesi denir. Aksi halde zararlandırıcı olay zarar gören tarafı zenginleştirir.
506 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde iş kazası meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü en az % 10 azalmış olan sigortalılara sürekli iş göremezlik geliri 23. ve 24 maddesinde meslek hastalığı veya iş kazası sonucu ölen sigortalıların eş ve çocukları ile ana ve babasına yasa’da belirlenen koşulların varlığı halinde iş kazası veya meslek hastalığı sigorta kolundan gelir bağlanacağı, 73/A maddesinde de tarifesine göre tespit edilecek iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası priminin tamamının işverenler tarafından ödeneceği bildirilmiştir. Sigortalının prim ödenmesinde herhangi bir katkısı söz konusu değildir. Bu özelliği göz önünde tutulduğunda, iş kazası sigortasından bağlanan ” gelirin” maddi zararın sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme niteliğinde olduğu sonucuna varılır. Bu nedenle söz konusu gelir, işverenin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ” tazminat kavramı içinde yer alır. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu oluşan zararın giderilmesi istemine ilişkin olarak açılan tazminat davaları nitelikçe sigortaca karşılanmayan zararın giderilmesi istemini amaçlamaktadır.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular karşısında zarar hesabının Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilerek göre hesaplanan tüm peşin sermaye değeri düşülmek suretiyle yapılması gerektiğinin kabulü gerekir. Aksi takdirde Borçlar Kanunu’nun genel ilkelerine ve özellikle 506 sayılı Yasa’nın 19. 23. ve 24. maddelerine ters düşülmüş olacak zarardan bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihteki verilerek göre hesaplanan peşin sermaye değeri mahsup edilmediği takdirde sigortalı veya hak sahipleri aynı zarar için hem işverenden tazminatın tümünü almak hemde kurumdan gelir almak yoluyla mükerrer yararlanma durumuna gelecektir.
İşte buna engel olmak için hüküm tarihine en yakın tarihteki artışlar gözetilerek hesaplanan tüm peşin sermaye değerinin düşülmesi zorunludur. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesiyle ilgili olarak verdiği iptal kararı Sosyal Güvenlik Kurumunun açacağı rücu davalarının konusunu oluşturan kurum alacağına ilişkin olup, sigortalı tarafından işverene yönelik olarak açılan tazminat davalarında uygulanma olanağı yoktur. Kaldı ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulunun 1.7.1997 gün ve 1992/3 Esas 1994/ 3 Karar sayılı kararının bağlayıcığını koruduğu da açıktır.
Sosyal Güvenlik Kurumunun işverene yalnızca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri oranında rücu etmesi tazminat hesabında hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanan en son peşin sermaye değerinin mahsubunu gerektirmeyen bir neden olarak kabul edilemez.
Somut olayda mahkemece tüm peşin sermaye değeri yerine, gerçek maddi zararından Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin, gelir bağlama tarihindeki ilk peşin sermaye değeri indirilmek suretiyle karşılanmayan maddi zararın belirlendiği 12.01.2010 tarihli hesap raporunun hükme dayanak alındığı ortadadır.
Yapılacak iş, 4447 sayılı Yasanın16.maddesiyle 506 sayılı Yasaya eklenen Ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanan tüm peşin sermaye değeri Kurumdan sorulmak ve bildirilen miktar hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan veriler nazara alınarak hesaplanan tazminattan indirilmek ve sonucuna göre karar verilmekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar Eminsu Soğutma Ambalaj ve Gıda San Ltd Şti ile Karsu Soğutma San Tic AŞ’nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 23.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.