YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4305
KARAR NO : 2011/5124
KARAR TARİHİ : 02.06.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitiyle, aksi yöndeki Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının ölen sigortalı oğlundan ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, aylığın başlangıç tarihi belirtilmeden davacıya ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir
Dosyadaki kayıt ve belgelerden,davacının oğlu …’ın 03.11.2002 tarihinde vefat ettiği,mahkemece yapılan araştırmaya göre davacının sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmadığı,SSK, … ve Emekli Sandığından gelir veya aylık almadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan HUMK’nun 389. maddesinde, Mahkeme kararında taraflara yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür. Hüküm fıkrası, kararın esası olup, açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulamaz. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre hüküm fıkrasında, asıl talep ile yardımcı talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak karar verilmelidir.
Somut olayda, davacının ölüm aylığına hak kazandığına ilişkin mahkemece verilen hüküm yerinde ise de, davacının hangi tarihten itibaren ölüm aylığı almaya hak kazandığı belirtilmeksizin ,hükmün infazında sorun oluşturacak şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 69. maddesi, ölen sigortalının ana babasına gelir bağlanabilmesi için, ölüm tarihinde eş ve çocuklarına bağlanması gereken aylıklar toplamının, sigortalıya ait aylıktan aşağı bulunmasını temel koşul olarak öngörmekte, bunun yanında, anne ve babanın geçimlerinin sağlığında sigortalı tarafından sağlanmış olmasını ikinci koşul olarak aramakta İken; 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda, anılan ikinci koşul (sigortalının sağlığında anne ve babasının geçimini sağlamış olması koşulu) kaldırılmış ve onun yerine, anne ve babanın sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi şekilde çalışmıyor veya 2022 sayılı Kanun’a göre bağlanan aylık hariç olmak üzere, buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir veya aylık almıyor olmaları koşulu getirilmiştir.Anılan yasa değişikliği 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, 506 sayılı Yasanın 99. maddesi de gözönünde tutularak 02.03.2009 tarihini izleyen aybaşı olan 01.04.2009 tarihinden itibaren ölüm geliri bağlanması gerekirken, aylığın başlangıcı belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak şekilde ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının 1.paragrafının silinerek yerine,
“1-Davanın KABULÜ ile, Davacı …’e çocuğu …’ın ölümünden dolayı 01.04.2009 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine,” tarih ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, 02.06.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.