Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/4226 E. 2010/9112 K. 28.09.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/4226
KARAR NO : 2010/9112
KARAR TARİHİ : 28.09.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, 14.6.1996 tarihinden itibaren … sigortalı olmadığının tespitine, prim borcu olmadığına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi Bağ Kur sigortalığının Limitet Şirket hisselerini devir ettiği 14.06.1996 tarihinde sona erdiğinin tespiti ile anılan tarihten sonra da sigortalı sayılması sonucu Kurumca tahakkuk ettirilen prim borcunun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının sigortalılık şartlarını taşıdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 20.02.1995 tarihli giriş bildirgesi üzerine vergi kaydı dikkate alınarak 01.04.1986 tarihi itibariyle 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak tescil edildiği, 01.04.1986–16.03.1988 tarihleri arasında vergi kaydı 01.01.1995–07.06.2001 ve 23.07.2003–22.05.2006 tarihleri arasında Limitet Şirket ortaklığı nedeniyle 1479 sayılı Yasa kapsamında 11 yıl 2 ay 15 gün sigortalı kabul olunarak 21.663,31-TL borç çıkarıldığı, davalı Kurumun temyiz aşamasındaki cevabi yazısına göre: 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesi dikkate alındığında davacının yaptığı prim ödemelerinin karşıladığı sigortalılık süresinin 01.04.1986–16.03.1988 ve 06.01.1995–31.10.1995 tarihleri arasında kalan 2 yıl 9 ay 10 gün olduğu ve bu sürelerde sigortalı kabul edildiğinde 45,33-TL fazla ödemesinin bulunduğu, davacının 6.1.1995 tarihinde Ticaret Siciline tescil edilen Ölçyap İnş.San.ve Tic.Ltd.Şirketi ortağı olup bu şirketteki hissesini noter senedi ile 14.6.1996 tarihinde dava dışı …’ye devrettiği, ancak devir konusunda alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunmadığı ve Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanmadığı, şirketin sermaye artırımında bulunmaması nedeniyle 26.6.1997 tarihinde münfesih olduğu, davacının … İnş.Nak.Ltd.Şirketine 23.07.2003 tarihinde ortak olup 22.6.2005 tarihinde hissesini noter sözleşmesi ile devrettiği 14.6.2006 tarihinde Ortaklar Kurulunca karar alındığı, davalı Kurumca 1.4.1986-6.3.1988, 6.1.1995-7.6.2001, 23.7.2003-22.5.2006 tarihleri arasında sigortalı olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık davacının hangi tarihler arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olduğu ve yapmış olduğu ödemelerine göre primi ödenmeyen sigortalılık süresinin ne kadar olduğu 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
1479 sayılı Yasa’nın 25. maddesinde şirketlerle ilgisi kalmayanların çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği, tarihte şirket ortaklığının sona erdiği, Türk Ticaret Kanununun 520. maddesinde Limited şirketlerde bir payın devrinin şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceğini, anılan Yasa’nın 515. maddesinde ise mukavelede yapılan değişikliklerin mukavelede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, mukavelenin değiştirilmesi hakkındaki kararların üçüncü şahıslar hakkında tescil tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği bildirilmiştir. Bu yasal düzenlemeler karşısında davacının 1.4.1986-6.3.1988, 6.1.1995-7.6.2001, 23.7.2003-14.6.2006 tarihleri arasında sigortalılık şartlarını taşıdığı kabul edilmelidir.
Ancak 17.04.2008 gün ve 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 73.maddesi ile eklenen 5510 Sayılı Kanunun geçici.17 maddesinde; “Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez.”
Anılan maddeler uyarınca, …’la sigortalılık ilişkisi sadece kayıtlar düzeyinde kalan, prim ödemesi bulunmayıp, sigorta kollarından yararlanmayan, bu nedenle de Kurumla fiilen sigortalılık bağlantısı bulunmayanların sigortalılık sürelerinin durdurulması ve bu sürelere ilişkin sigorta primlerine Kurum alacakları içerisinde yer verilmemesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda bulunan sigortalılara borçlarından imtina, bu yolla sigortalılık sürelerini değerlendirmeme, primi ödenen sigortalılık sürelerini ise, hizmet birleştirmesinde ya da …’dan yaşlılık aylığı tahsisinde kullanabilme hak ve olanağı vermektedir.
Yapılacak iş; davacının … sigortalılık süresi olarak değerlendirilen 11 yıl 2 ay 15 gün sürede, davacının yapmış olduğu prim ödemelerinin 2 yıl 9 ay 10 günlük süreyi karşıladığına dair davalı Kurumun temyiz aşamasındaki cevabı ile ortaya çıkan durum ve 5510 sayılı Yasanın Geçici 17. maddesinin getirdiği düzenleme dikkate alınarak davacının durumunu yeniden değerlendirerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.07.2008 gün ve 2008/21–472-491 sayılı kararı da aynı yöne ilişkindir.
Mahkemece, açıklanan yasa hükümleri kapsamında işlem yapılması gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile istemin reddine karar verildiği açık olup bu sonuç usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 28.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.