Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/3286 E. 2011/4498 K. 11.05.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3286
KARAR NO : 2011/4498
KARAR TARİHİ : 11.05.2011

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı,davalılardan işverene ait işyerinde Ağustos 1993-8.1.2004 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalıya ait işyerinde Ağustos 1993-08.01.2004 tarihleri arasında gece bekçisi olarak çalıştığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davacının çalıştığını iddia ettiği … Yapı Kooperatifi Başkanlığı işyerinde gece bekçisi olarak çalıştığına ilişkin herhangi bir belgeye rastlanılmadığı ve davacının kimin yanında, ne şekilde, ne kadar ücret karşılığında, ne kadar süre ile hangi tarihler arasında çalıştığı tespit edilemediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren Geçici 7. maddesinde, bu Yasanın yürürlük tarihine kadar 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı, bu Yasa ile mülga 2926 sayılı, 5434 sayılı Yasalar ile 506 sayılı Yasa’nın geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Yasa hükümlerine göre değerlendirileceği yönündeki hükmün öngörülmüş olması ve genel olarak yasaların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesidir. Anılan maddede, yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalıların çalıştıklarını hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilecekleri öngörülmüştür.
Somut olayda, davacının dava dışı … ve Ort. İnş. ve Tic. Ltd. Şti. işyerinden 09.06.1995-06.07.1995 tarihleri arasında 13 gün çalışmalarının Kuruma bildirildiği ve dolayısıyla davacının davalı işverene ait işyerinde devamlılık arz eden bir çalışması olmadığı, 09.06.1995 tarihinden itibaren hizmetlerinin kesintiye uğradığı, mahkemeye 16.01.2004 tarihinde başvurulduğu, 06.07.1995 tarihine kadar olan hizmetleri yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacının aynı işyerinde bu tarihten sonra çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.
Hak düşürücü süreye uğramayan 06.07.1995 tarihinden sonraki dönem yönünden ise, işyerine ait karar defterleri ve belgeler getirtilmeden ve kayıtlı dahi olmayan tanık beyanları ile hüküm kurulmuştur.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki, bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemece yapılacak iş, bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiği gözönünde tutularak gerektiğinde, doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle davalı Kooperatife ait karar ve gelir gider defterleri dosyaya ekledikten sonra, davalı Kooperatifin varsa Kurumda bulunan işyeri sicil dosyası getirtilmek ve 06.07.1995-08.01.2004 tarihler arası dönemi kapsayacak şekilde varsa davalı Kooperatif tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilen dönem bordrolarının tümü getirtilmek, daha sonra da, yukarıda belirtildiği üzere işyerinde kayıtlı bordro tanıkları, bunların tespit edilememesi halinde ise, davacının çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu olan işyerlerini belediye, emniyet veya jandarma vasıtasıyla saptamak, saptanan bu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişileri, başka bir anlatımla, Sosyal Güvenlik Kurumu’nda kayıtları olan komşu işyeri veya benzer işi yapan işyeri sahiplerinin veya çalışanlarının bilgilerine başvurulmak, davacının davalı kooperatifin işçisi olarak mı yoksa, yoksa belli sayıdaki dükkan sahiplerinin işçisi olarak mı çalıştığını belirlemek, belli sayıdaki dükkan sahiplerinin işçisi olarak çalıştığının anlaşılması halinde, söz konusu dükkan sahiplerinin kim olduğunu araştırmak ve davaya dahil etmek, davacının çalıştığı süreleri açıkça tespit etmek ve olabildiğince delilleri toplayıp, bunları birlikte değerlendirerek sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,fazla alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 11.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.