YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2487
KARAR NO : 2011/5119
KARAR TARİHİ : 02.06.2011
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, iş kazası sonucu maluliyetten doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve özellikle davacının % 25 oranında kusurlu kabul edilmesi halinde de davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminatın miktarlarının uygun olmasına göre davacıların tüm,davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, kazalı sigortalının geçirdiği iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe uğraması nedeniyle sigortalının maddi ve manevi, sigortalının anne ve babası olan davacıların manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece,davanın kısmen kabulü ile, davacı … için 8.151,03 TL maddi, 45.000,00 TL manevi tazminatın, davacı Fatime Horos için 10.000,00 TL ve davacı … için 10.000,00 TL manevi tazminatın 22.03.2005 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,fazla istemin reddine, karar verilmiştir.
Dosydaki kayıt ve belgelerden, davacı …’un 22.03.2005 tarihinde inşaatta kum çekme işlemini yaptığı sırada ikinci kattan yaklaşık yedi metre yükseklikten zemine düşerek yaralandığı, Kurum Sigorta Müfettişince hazırlanan 28.04.2006 tarihli raporda, olayın iş kazası olduğunun tesbit edildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Malüliyet Dairesi Başkanlığınca davacı …’ın maluliyet oranının % 61 olarak belirlendiği,davacıya gelir bağlandığı, 03.04.2007 tarihli bilirkişi raporunda,işverenlerden … ‘ın %35, …’ın %35 davacının %30 kusurlu oldukları, … ve …’ın kusurlarının olmadığının bildirildiği,bu rapora taraflarca itiraz edildiği,itiraz üzerine alınan 20.07.2007 tarihli raporda, işverenlerin %75 ( İnşaat sahibi … ın %37.5—taşeronların %37.5) oranında,davacının da %25 kusurlu olduğunun tespit edildiği,bu rapora sadece davalıların itiraz ettikleri, davacının bu rapora itiraz etmediği, davalıların itirazları üzerine alınan 09.02.2008 tarihli raporda,işverenlerin %80 ( İnşaat sahibi … ın %10—taşeronların %70) oranında, davacının da %20 kusurlu olduğunun tespit edildiği,mahkemece maddi tazminat hesabında ve manevi tazminatın belirlenmesinde bu kusur oranlarının dikkate alındığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık; Mahkemece , maddi tazminat hesabında, davacıların itiraz etmedikleri 20.07.2007 tarihli raporda belirlenen %25 oranındaki davacı kusur oranının mı yoksa sadece davalıların itirazı üzerine alınan 09.02.2008 tarihli raporda belirlenen %20 oranındaki davacı kusur oranının mı dikkate alınması gerektiği, davalılar yönünden usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü, “usuli kazanılmış hak” kavramının açıklanmasını ve açıklanan olgular karşısında somut olay ve taraflar yönünden gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesini gerekli kılmaktadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Somut olayda, 20.07.2007 tarihli rapora davacıların itiraz etmemiş olmaları nedeniyle davacının olaydaki kusur oranı yönünden davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, maddi tazminat hesabında davacının %25 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek hesap yapılması gerekirken %20 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek hesap yapılması ve sonucuna göre karar verilmesinin davalılar lehine doğmuş olan usuli kazanılmış hakkın ihlali olduğu düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; maddi tazminat hesabında davacı kazalı işçinin 20.07.2007 tarihli raporda belirtildiği üzere %25 oranında kusurlu olduğunu kabul etmek,hüküm tarihine en yakın peşin sermaye değerini sorarak yeniden hesap raporu almak ve davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakkı gözeterek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davalılara yükletilmesine, 02.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.