Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/2302 E. 2011/5435 K. 13.06.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2302
KARAR NO : 2011/5435
KARAR TARİHİ : 13.06.2011

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, SSK’da geçen 811 günlük çalışmasının TC Emekli Sandığı hizmetinin de ilavesiyle emekliliğe hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 506 sayılı Yasaya tabi hizmetinin toplam 811 gün olduğunun, 506 sayılı Yasaya tabi hizmeti ile 5434 sayılı Yasaya tabi hizmeti birleştirildiği takdirde 5434 sayılı Yasa gereğince emekli aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece 01.10.2009 tarihli bilirkişi raporu hükme dayanak alınmak suretiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 01.06.1969-31.07.1976 ve 01.11.1977-31.01.1982 tarihleri arasında toplam 11 yıl 5 ay 5434 sayılı ve 751 gün 506 sayılı Yasaya tabi hizmetinin bulunduğu, davacının 5434 sayılı Yasa gereğince emekli aylığı talep etmesi üzerine SGK Başkanlığınca davacının hizmet süresinin sorulması üzerine SSK tarafından davacının 17.06.1986-07.12.1986 tarihleri arasındaki hizmeti 158 gün olduğu halde hata ile 218 gün olarak bildirildiği, bilahare uyarılması üzerine hatanın düzeltildiği, davacının 21.01.2008 tarihli emekli aylığı tahsis talebinin … (TC Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce) 06.02.2008 tarihli yazı ile fiili hizmet süresinin 15 yılı doldurmadığı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine 27.03.2008 tarihinde bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
a) 5434 sayılı Yasa gereğince emekli aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkin dava yönünden;
5510 sayılı Yasa’nın, 5434 sayılı Kanuna İlişkin Geçiş Hükümleri başlıklı Geçici 4. maddesi, “bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunacaklar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır. Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” düzenlemesini içermektedir.
5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 1. maddesiyle, Maliye Bakanlığı’na bağlı olmak ve bu Kanunda yazılı emeklilik işlerini görmek üzere Ankara’da, tüzel kişiliğe sahip Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı kurulmuş ise de, 20.05.2006 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 43. maddesiyle, 5434 sayılı Yasa’nın bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmış, devredilen kurumlar ve devre ilişkin hükümler içeren Geçici 1. maddesiyle de, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, hiç bir işleme gerek kalmaksızın, bu Yasanın yürürlük tarihi itibarıyla, görevleri ile birlikte, 1. maddeye dayanılarak kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmiştir.
5434 sayılı Yasanın 8/son maddesinde ilgililer hakkında alınmış kararlar ile Genel Müdürlükçe yapılan tahsis işlemlerine ait bildirimlerin ilgililerin adreslerine iadeli taahhütlü olarak gönderileceği, bunlara karşı ilgililerin idari dava açabilecekleri bildirilmiştir.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 101. maddesinde, bu Yasada aksine hüküm bulunmayan durumlarda, bu Yasa hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceği hüküm altına alınmıştır.
Adli ve/veya idari yargı yerlerine açılan davalarda yargı yolu yanlışlığına ilişkin olarak, taraflarca yargılama sonuna kadar itiraz ileri sürülebileceği gibi, bu hususun mahkemelerce de kendiliğinden gözetilmesi zorunludur. 1086 sayılı Yasa’nın 7. maddesinde, diğer bir mahkeme veya idari makam ya da yargı merciinin görevine giren bir dava veya iş kendisine arz olunan mahkeme tarafından, davanın her aşamasında kendiliğinden görevli olmadığı yönünde karar verilebileceği belirtilerek, yargı yolu itirazında verilecek karar “görevsizlik kararı” olarak tanımlanmış olmakla, burada ifade edilen karar, yargı yolunu değiştirici niteliktedir.
Yukardaki açıklamalar ışığı altında yapılan değerlendirmeye göre davacının emekli aylığı talebinde bulunduğu 21.01.2008 tarihi ve davanın açıldığı 27.03.2008 tarihi itibariyle gerek 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmemesi gerekse yargılama sırasında 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesindeki düzenleme karşısında davacının 5434 sayılı Yasa gereğince emekli aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkin davaya bakmaya adli yargı yeri değil, idari yargı yeri görevlidir.
b) 506 sayılı Yasaya tabi hizmet süresinin tespiti istemine gelince; mahkemece 01.10.2009 tarihli bilirkişi raporu dayanak alınmak suretiyle davanın esastan reddine karar verilmiş, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda davacının 506 sayılı Yasaya tabi hizmetinin 751 gün olduğundan söz edilmişse de mahkemece hüküm fıkrasında davacının 506 sayılı Yasaya tabi hizmet süresi ile ilgili bir hüküm kurulmamış olması isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; davacının 5434 sayılı Yasa gereğince yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkin davaya bakmaya adli yargı yeri değil idari yargı yeri görevli olduğundan bu isteme ilişkin dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddine karar vermek, davacının 506 sayılı Yasaya tabi hizmet süresinin tespiti istemi ile ilgili bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde yargı yolunun kamu düzenine ilişkin olduğu resen gözetilmesi gerektiği nazara alınarak temyiz edenin sıfatı gözetilmeksizin davacının temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının yaşlılık aylığına ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına , temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.