YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1537
KARAR NO : 2010/8786
KARAR TARİHİ : 21.09.2010
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacılar 18.08.1992 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahipleri olarak kısmi ve ek dava ile almadıkları maddi tazminata ilişkin alacaklarının genel haciz yoluyla tahsili için başlattıkları icra takibine, borçlunun yaptığı itirazının iptali ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatına hükmedilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davacı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.09.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … ve İhbar Olunan vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacıların tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacılar 18.08.1992 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahipleri olarak kısmi ve ek dava ile almadıkları maddi tazminata ilişkin alacaklarının genel haciz yoluyla tahsili için başlattıkları icra takibine, borçlunun yaptığı itirazının iptali ile takibin devamı ve icra inkâr tazminatı isteminde bulunmuştur.
Mahkemece itirazın iptali ile asıl alacak ve faiz yönünden takibin devamına ve alacak likit olduğundan %40 icra inkar tazminatı ile tahsiline karar verilmiş ve bu karar süresinde taraflar vekillerince temiz edilmiştir.
Mahkemece verilen karar aşağıda açıklanan nedenlerle hatalı olmuştur.
Davacılar murisinin 18.08.1992 tarihli iş kazası sonucu ölümü nedeniyle hak sahipleri önce fazla haklarını saklı tutmak suretiyle kısmi dava açmıştır. Ankara 8.İş Mahkemesinde görülen kısmi davada, 12.10.2004 gün ve 2004/655E, 2004/1058K sayılı kararla Dairemiz bozma kararına uygun biçimde hak sahiplerinin maddi zararları belirlenerek verilen karar taraflarca temyiz edilmiş ve Dairemizce yapılan inceleme sonunda 25.01.2005 gün ve 2004/12527E, 2005/7 sayılı kararla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Kısmi davanın kesinleşmesi üzerine davacılar vekili bu kez kısmi davada belirlenen ve saklı tutulan alacaklarına karşılık olmak üzere ek dava açma yoluna gitmiştir. 19.12.2005 tarihli ek dava dilekçesi ile ölenin eşi ile çocuklardan …, … ve … bakımından kesinleşen kısmi davadaki hükme esas alınan 17.11.20003 tarihli hesap raporunda belirlenen zarardan, kısmi davada hükme esas alınan peşin sermaye değerlerini ve kısmi dava ile hüküm altına alınan maddi tazminat miktarlarını indirmek suretiyle, davacı … için 3.576,53-TL, davacı … için 7.174,54-TL, … için 8.621.09-TL ve … için 303,44-TL bakiye maddi tazminat alacağını istemiştir. Ankara 18. İş Mahkemesinde görülen ek davada, 23.12.2008 gün ve 1350-1222 sayılı kararla davacı …’ın maddi zararı kısmi davada karşılandığından istemin reddine, davacılar …, … ve … bakımından ise yeniden alınan hesap raporu ve hüküm tarihine en yakın tarihteki peşin sermaye değerleri düşülerek, maddi zarar davacı … için 13.859,51-TL, … için 15.705,10-TL ve … için 4.963,38-TL ise de istemle bağlı kalınarak davacı … için 7.174,54-TL, … için 8.621.09-TL ve … için 303,44-TL maddi tazminatın tahsiline karar verilmiştir. Bu kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce 26.05.2009 gün ve 2413-7187 sayılı kararla temyizin kapsam ve nedenlerine göre tarafların temyiz itirazları reddolunarak onanmasına karar verilmiş ve bu suretle de kesinleşmiştir.
Davacılar …, … ve … Ankara 18. İş Mahkemesinin kesinleşen kararında saklı tutulan maddi tazminatlarının tahsili için Ankara 14. İcra müdürlüğünün 2009/638 sayılı takip dosyası ile genel haciz yoluyla takibe geçilmiş ve borçlu tarafından süresinde borca faize ve ferilerine itiraz edilmesi ve takibin durmasına karar verilmesi üzerine görülmekte olan dava açılmıştır.
Davacıların maddi tazminat istemli olarak açtıkları ilk dava Ankara 8. İş Mahkemesinin 2004/655E sayılı dosyasında görülmüştür. Anılan dosyada hükme esas alınan bilirkişi raporu ile hesaplanan zarardan, hak sahiplerine 2330 sayılı Yasa gereğince yapılan ödemeler ve hüküm tarihine en yakın tarihte yürürlükte bulunan peşin sermaye değerleri düşülmek suretiyle hak sahiplerinin maddi zararları belirlenmiş ve taleple bağlı olarak karara bağlanmıştır. Anılan kararın kesinleşmiş olduğu dikkate alındığında, hak sahipleri bakımından bu dosyada tespit edilen maddi zararın aşılamayacağı ortadadır. Değişen ücret ve katsayı değişiklikleri nedeniyle hak sahiplerinin maddi zararlarının ek davada yeniden hesaplatılması, kesinleşen dosyadaki hesap raporunda belirlenen miktarın aşılabileceği anlamına gelmez. Burada amaç davanın niteliği gereği kısmi davadan sonra sigorta tahsislerindeki artışlar nedeniyle, ek dava açıldığında hak sahiplerinin zararlarının karşılanıp karşılanmadığını belirlemektir. Diğer bir deyişle ek davada kısmi davada belirlenen zararın bir bölümünün sigorta tahsisleri ile karşılandığı anlaşılıyorsa, ek davada daha az maddi tazminat karar verilebileceği gibi şartları varsa istem tümden reddolunabilir, ancak hiçbir koşulda kesinleşen kısmı davada sigorta tahsisleri düşülerek belirlenen karşılanmayan maddi zarar miktarı aşılamaz.
Somut olayda davacıların kesinleşen 2004/655 Esas sayılı dosyada hak ettikleri maddi zararlarının belirlendiği ve bu dosyada karar altına alınmayan alacak kesiminin de Ankara 18. İş Mahkemesinin 2005/1350 Esas sayılı dosyasında dava konusu yapılarak hüküm altına alındığının anlaşılmasına, kesinleşen davadaki tazminat miktarları göz önüne alındığında ek davada fazla hakkın saklı tutulduğunun karar altına alınmasının bağlayıcı bir yönünün bulunmamasına göre 3. ek dava niteliğindeki takip talebine yapılan itirazın iptali isteminin reddine karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde itirazın iptaline karar verilmesi hatalıdır.
Öte yandan kabul şekli bakımından mahkemece icra inkâr tazminatına karar verilmesi de hatalıdır. Gerçekten bu yönüyle davanın yasal dayanağını oluşturan İİK’ nun 67/b maddesinde göre itirazın iptali davalarında alacağın belli ve bilinebilir (likit) olması durumunda istek halinde yerleşmiş Yargıtay kararları doğrultusunda icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmekte ise de icra takibin konu alacağın iş kazası sonucu ölüm nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup, bu tür tazminat istemleri Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine yöneliktir. Başka bir anlatımla, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan katsayı ile hak sahiplerinin gelirlerindeki artışlar saptanmak suretiyle, belirlenen bu miktarın yeniden hesaplanan hak sahiplerinin maddi zararından indirilmesi gerekir. Hal böyle olunca da alacağın likit olmadığı ancak hesaplama sonucu ve mahkeme kararı ile belirleneceğinden icra inkar tazminatına da hükmedilmemesi gerektiği de ortadadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Davalı yararına takdir edilen 750.00TL. duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, aşağıda yazılı temyiz harcının davacılara yükletilmesine,
21.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.