Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/13909 E. 2011/3746 K. 21.04.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/13909
KARAR NO : 2011/3746
KARAR TARİHİ : 21.04.2011

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaliyle, prim ve ceza borcu bulunmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava nitelikçe, dört işçinin sigortasız çalıştırıldığı gerekçesiyle Kurum tarafından resen yapılan prim tahakkuku işleminin ve ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu durumda, sigortasız çalıştırıldığı iddia edilen kişilerin de davada taraf olmasında hukuki yararları olduğu anlaşıldığından, davanın sadece Sosyal Güvenlik Kurumu hakkında yürütülüp sonuçlandırılması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, dava sonucunda verilecek karar, sigortasız çalıştırıldığı iddia edilen kişilerin de hak alanını ilgilendirdiğinden, davacı tarafa harcı da yatırılmak suretiyle yöntemince söz konusu kişilerin davaya dahil edilmesi (davanın teşmil edilmesi) için süre verilmesi, anılan kişilerin gösterdiği deliller de toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece, belirtilen eksiklikler giderilmeden ve pasif ehliyet yönü halledilmeden yargılamanın sürdürülmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 21.04.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY
Dava davalı Kurumca davacı Dernek tarafından dört işçinin sigortasız olarak çalıştırıldıkları gerekçesiyle tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammının tahsili için 6183 sayılı Yasa gereğince çıkarılan ödeme emirlerinin iptali ile davacı Derneğin davalı Kuruma borcu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Süresinde ödenmeyen prim ve diğer Kurum alacaklarının bizzat Kurumca cebren takip ve tahsil edilebileceği 506 sayılı Yasanın açık hükmü gereğidir. Cebren tahsil ve takip esasları 6183 sayılı Yasa’da gösterilmiştir.506 sayılı Yasa’nın 80/7. maddesinde Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasa’nın uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesinin yetkili olduğu, 6183 sayılı Yasa’nın 58/1. maddesinde de kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın ödeme emrine karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlemine bakan vergi itiraz komisyonu (İş Mahkemesi) nezdinde itiraz edebileceği bildirilmiştir.Bu 7 günlük itiraz süresi hak düşürücü süre olup süreyi geçiren borçlunun artık menfi tespit, istirdat gibi aynı konuda hiçbir mahkemede dava açması mümkün değildir. Çünkü 6183 sayılı Yasa’da İİK.’nun 72. maddesine koşut bir hüküm yer almamaktadır. 6183 sayılı Yasa İİK.’na nazaran özel bir yasa olup uygulama önceliğine sahiptir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.03.2004 gün ve 2004/10-164-170 sayılı kararları).
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davaya konu 2004/10312- 10311, 033,034,035,036,037,038,039 sayılı ödeme emirlerinin davacı Derneğe 16.2.2004 tarihinde tebliğ edildiği, davanın ise 7 günlük hakdüşürücü süre dolduktan sonra 5.7.2004 tarihinde açıldığı görülmektedir.
Nitekim mahkemece verilen 28.9.2004 tarihli kararı ile davanın 7 günlük hakdüşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki; Dairemizin 9.6.2005 tarihli kararı ile davanın dayanağının 506 sayılı Yasanın 84. İİK.’nun 72.maddeleri olduğu, davaya menfi tespit davası olarak bakılması gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuş ve mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle işin esasına girilerek sigortasız işçilerin çalıştıkları süreler belirlenerek davacı Derneğin bu süreler yönünden prim, gecikme zammı ve işsizlik priminden sorumlu bulunduğu, bunun hesabınında davalı Kurumca yapılacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
YGK.’nun 10.4.2001 ve 24.3.2004 tarihli kararlarından da açıkca anlaşılacağı üzerine 6183 sayılı Yasa hükümleri kamu düzenine ilişkin olup bu yasada İİK.”nun 72.maddesine koşut bir hüküm yer almamaktadır. Ayrıca 6183 sayılı Yasa İİK.’na göre özel bir yasa olup uygulama önceliğine sahiptir. Somut olayda davacı Dernek 7 günlük hak düşürücü süre dolduktan ödeme emirleri kesinleştikten sonra dava açtığından davanın bu nedenle reddine dair verilen mahkemenin 28.9.2004 tarihli kararı doğru olup Dairemizin 9.6.2005 tarihli bozma kararı yerinde değildir.
Öncelikle belirtilmelidir ki; 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda mahkeme yönünden o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine bozma kararında açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde hüküm kurmak yükümlülüğü doğar. Bu hukuki aşama “usulü kazanılmış hak” olarak adlandırılır. Bu hukuki kuralın istisnaları ise görevle ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılması veya davada uygulanması imkanı olan yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararının çıkmış olması, geçmişe etkili yeni bir yasanın yürürlüğe girmesi, usulü kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken yasa hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptali, kamu düzenini ilgilendiren davalarda maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmasıdır. Yargıtay HGK.’nun 2004-21-298 E. 2004-252 K., 2003-11-277 E. 2003-295 K., 2006-15-275 E. 2006-366 K., 2001-2-430 E. 2001-432 K., 2006-4-519 E. 2006-527 K., 2005/10-493 E. 2005/647 K. nolu kararları da bu yöndedir. O halde mahkemece Dairemizin maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasının davacı Dernek yararına usulü kazanılmış hak yaratmayacağının kabulü gerekir.
Davalı Kurumun temyiz itirazları kabul edilerek Mahkeme kararının “hatalı bozma kararına uymak davacı yararına usuli kazanılmış hak sağlamayacağından davanın 7 günlük hakdüşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması veya dava sonuçta “mahkemece reddedildiğinden mahkeme kararının gerekçesinin düzeltilerek onanması” gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun “dava sigortasız çalıştırılan kişilerinde hak alanını ilgilendirdiğinden bu kişilerinde davaya katılımlarının sağlanarak taraf teşkili tamamlandıktan sonra yargılamanın sürdürülmesi” şeklinde bozma kararı gerekçesine katılmıyorum.