Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2010/12575 E. 2012/9049 K. 24.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12575
KARAR NO : 2012/9049
KARAR TARİHİ : 24.05.2012

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalı Kurum tarafından tahakkuk edilen 30.486,67-TL borcunun olmadığının tespitiyle kesilen aylığın tekrar bağlanmasına 16/06/2009 tarihinden itibaren ödenmeyen emekli aylıklarının yasal faizlerinin şimdilik 1.590,00-TL’nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı 1479 sayılı Yasa kapsamındaki çalışmaları nedeniyle 01.07.1987 tarihinden itibaren aylık aldığından bahisle, 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olan babası nedeniyle 01.02.2003 tarihinden itibaren bağlanan ölüm aylığını iptal ederek, 01.02.2003 ile 16.06.2009 tarihleri arasındaki yersiz ödemelerin işlemiş faiziyle birlikte iadesi istemine ilişkin Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının tespiti ve kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması istemi ile dava açmıştır.
Mahkemece davacının SSK’dan ölüm aylığı talebi sırasında …’dan yaşlılık aylığı aldığını ve sicil numarasını bildirdiği, kurumu yanıltıcı söz ya da davranışının bulunmadığı, iyi niyetli olarak zenginleşenin iade nedeniyle eskisinden daha kötü duruma düşürülmesinin Sosyal Güvenliğin temel ilkelerine aykırı düşeceğinden bahisle davacının borçlu olmadığının tespitine fazla istemin reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davacının kendi çalışmalarından dolayı …’dan yaşlılık aylığı almakta iken ölen babası nedeniyle SSK’dan aylık bağlanması yasal olarak mümkün bulunmadığından, bu yöne ilişkin davanın reddi isabetlidir. Ancak davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin olarak kurulan hüküm yanlış olmuştur.
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, olup anılan madde “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” hükmünü içermektedir.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesiyle getirilen düzenleme, sebepsiz zenginleşmede iade konusuna ilişkin özel bir düzenleme olup; zamanaşımı hükmü olarak nitelenmesine olanak bulunmamaktadır. Maddenin genel hükümlere atfı, 5510 sayılı Yasanın 97. ve diğer maddelerinde zamanaşımı konusunda özel bir düzenlemenin yer almamış olduğu durumlarda zamanaşımı konusunun, genel hükümlerden hareketle çözümünü gerektirmektedir.
Mahkemece yapılacak iş kurum alacağı bakımından 5510 sayılı Yasanın 96. maddesiyle getirilen düzenleme dikkate alınarak yapılan ve geri alınması mümkün yersiz ödeme miktarını belirlenmek ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24/05/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.