YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/11420
KARAR NO : 2010/10714
KARAR TARİHİ : 01.11.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 01.02.1984-10.09.2004 tarihleri arası 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı olmadığının bu tarihler arası 506 sayılı Yasa sigortalısı olduğunun, 10.09.2004 tarihinden itibaren … sigortalısı olduğunun tespiti ile hizmetlerinin birleştirilerek yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı 1.2.1984-10.9.2004 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı olmadığının, bu tarihler arasındaki 506 sayılı Yasaya tabi çalışmalarının geçerli olduğunun ve 10.9.2004 tarihinden itibaren de … sigortalısı olduğunun ve hizmetlerinin birleştirilerek yaşlılık aylığını hak kazandığının tespitini istemiştir.
Mahkemece davacının 1.2.1984-10.9.2004 tarihleri arasında 506 sayılı Yasaya tabi geçen çalışmalarının geçerli olduğunun tespiti ile bu tarihler arasını … sigortalısı kabul eden Kurum işleminin iptaline, 10.9.2004 tarihinden sonra 1479 sayılı Yasa kapsamında çalıştığının tespiti ile koşulları gerçekleştiğinden talep tarihi kabul edilen dava tarihini takip eden aybaşı olan 1.1.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığını hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 12.10.2004 tarihinden itibaren devam eden vergi kaydının, 3.9.1985 tarihinden beri devam eden sicil kaydının, 30.1.1981-1.7.1987 ve 3.9.1985-3.7.1995 tarihleri arasında da oda kaydının bulunduğu, Haziran-1981 tarihli giriş bildirgesi ile 30.3.1981 tarihinde 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalı olarak tescilinin yapıldığı, Kurumun 20.6.2006 tarihli işlemi ile davacının SSK tabi çalışmaları dikkate alınarak 30.3.1981-20.4.1982,1.7.1986-31.10.1986,3.1.1987-31.8.1989,1.11.1989-26.3.1991,25.4.1992-31.12.1993,1.7.1995-31.8.1995,1.3.1996-10.5.1997,6.8.1997-13.8.1997,19.11.1997-14.3.1998, 27.6.2000- 20.9.2000 tarihleri arasında ve 12.10.2004 tarihinden beri devam eder şekilde … sigortalısı olarak kabul edildiği; Kurumun davacının 30.3.1981-30.9.2010 tarihleri arasında 12 yıl 2 ay 11 gün … sigortalısı olduğunu ve 23.784,19 TL borcu bulunduğunu bildirdiği, davacının 1.2.1984-10.9.2004 tarihleri arasında kesintili 3783 gün 506 sayılı Yasaya tabi çalışmasının bulunduğu anlaşılmaktadır. .
Sosyal güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiş olması nedeniyle “çakışan sigortalılık” olarak adlandırılan, bir sigortalınını aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olması hali, zorunlu sigortalılıkların çakışması halinde yasalarda yer alan düzenlemelerle önceden başlayan sigortalılığa geçerlilik tanınarak isteğe bağlı sigortalılık ile zorunlu sigortalılığın çakışması halinde ise zorunlu sigortalılığa değer verilerek “çakışan sigortalılık” sorunu çözüme kavuşturulmalıdır.
Davacının 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığı 30.3.1981 tarihinde başladığından bu sigortalılığa değer vermek gerektiği açıktır. Ancak 17.04.2008 gün ve 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 73.maddesi ile eklenen 5510 Sayılı Kanunun geçici.17 maddesi uyarınca; Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulacağı, prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği belirtilmiştir.
Kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemeyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural “derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu açıklamalar karşısında 17.04.2008 gün ve 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 73.maddesi ile eklenen 5510 Sayılı Kanunun geçici 17. maddesinin tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacağının kabulü gerekir.
Yapılacak iş davacının 1479 sayılı Yasaya tabi sigortalılığı için varsa yaptığı tüm prim ödemelerinin kapsadığı sigortalılık süresinin Kurumdan sorularak yapılan ödemelerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle 5510 sayılı Yasanın geçici 17. maddesinin yürürlüğe girdiği 30.4.2008 tarihi itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığını tesbit etmek, 5 yıldan fazla prim borcu tesbit edildiği takdirde, primlerin tam olarak karşılandığı ayın sonu itibariyle sigortalılığı durdurmak, prim borcuna ait süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyerek bu dönemdeki 506 sayılı Yasaya tabi sigortalılığa geçerlilik tanımak suretiyle sigortalılık sürelerini belirledikten sonra sonuca varmaktır.
Mahkemenin kabulüne göre de davacı yaşlılık aylığı isteminde bulunduğuna göre birleştirilmesini istediği 1479 sayılı Yasaya tabi hizmetler için anılan Yasanın 35. maddesinde tahsis talebinde bulunulan tarihte pirim borcu bulunmaması gerektiği açıkça belirtildiği halde mahkemece davacının dava tarihi itibariyle pirim borcu olup olmadığı sorulmadan ve şarta bağlı hüküm kurulması mümkün olmadığı halde davacıya koşulları oluştuğunda dava tarihinden aylık bağlanması şeklinde hüküm kurulması ve bağlanmasına karar verilen yaşlılık aylığının 1479 sayılı Yasaya göre mi yoksa 506 sayılı Yasa hükümlerine göre mi bağlandığı belirtilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi de hatalı olmuştu.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 01.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.