YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/11142
KARAR NO : 2012/1907
KARAR TARİHİ : 20.02.2012
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 1. Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan … Çimento AŞ. Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı … Çimento AŞ’nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine;
2-Dava, nitelikçe Kurum tarafından karşılanmayan maddi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, kesinleşen kısmi davada aldırılan bilirkişi raporu ile saptanmış gerçek zarar miktarından kısmi davada hüküm altına alınan miktar indirilmek suretiyle hüküm kurulmuştur.
Uyuşmazlık; kısmi davada zarar miktarı belirlenmiş iken, bakiye maddi tazminat istemiyle açılan eldeki davada yeni verilere göre hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilip verilmeyeceği, belirtilen bu yöntemin, kesin hükmün ve usulü kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında, aynı maddi ve hukuki olgulara dayalı olarak açılıp sonuçlanan (kısmi) tazminat davasında istek kısmen hüküm altına alınmış ve kesinleşmiştir.
Kural olarak; tam ya da kısmi olarak açılan her eda davası, birisi tespit, diğeri edaya ilişkin olmak üzere iki bölüm isteği kapsar.
Kısmi dava sonucunda, davanın reddine ya da kabulüne karar verilmiş olması halinde, taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur. Bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tamamını kapsar. Bu nedenle; kısmi dava sonucu verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, aynı maddi ve hukuki sebebe dayanan, sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur.
Kesin hüküm bulunan bir konuda ise, mahkemenin, bu yönün doğruluğunu yeniden inceleme ve araştırma konusu yapmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, ek davaya bakan mahkeme, kısmi dava sonucu verilen ve kesinleşen hükmün tespite ilişkin bölümüyle bağlıdır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup, resen göz önünde bulundurulur.
Anılan kısmi tazminat davasında, davalıların kusurlu eylemleriyle zararlandırıcı olayın meydana geldiği ve iş kazası niteliğinde bulunduğu yönündeki faile ve fiile (tespite) ilişkin olgular ile tazminatın hüküm altına alınan (eda) bölümü kesinleşmiştir.
Belirtilen olgular dışında, tazminatın saklı tutulan fazlaya ilişkin ve bu nedenle de hüküm altına alınmayan bölümü ile hesap raporunun buna yönelik bölümünün kesinleştiğinden söz edilemez. Yerel mahkeme, aynı maddi ve hukuki olgulara dayalı olarak açılacak olan ek davada, kesinleşen olguları gözeterek hüküm kurmak, kesinleşmeyen olgular yönünden ise, taraf istem ve beyanlarını gözeterek araştırma yapmak durumundadır.
Bu araştırma yapılırken, gerçek zarar miktarının belirlenebilmesi için hüküm tarihine en yakın tarihteki verilerin göz önünde tutulması gerekir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa 4447 sayılı Kanunun 16. maddesi ile eklenen ve 4759 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değiştirilen Ek 38. maddesi ile davacının gelirlerinde, her ay ödeme tarihlerinde bir önceki aya göre Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllı kentsel yerler tüketici fiyatları indeksi artış oranı kadar telafi ödemelerde bulunuluyor olması karşısında, bu ödemelere ilişkin peşin sermaye değerinin de belirlenmesinde yasal zorunluluk bulunmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 22.12.2004 gün ve 2004/21-725 Esas ve 751 sayılı Kararı).
Bu nedenle, hak sahiplerinin zararı belirlendikten sonra, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için, hüküm tarihine en yakın tarihte yürürlükte bulunan katsayı ile hak sahiplerinin gelirlerindeki artışların saptanmak suretiyle tazminattan indirilmek gerektiği açıktır (Hukuk Genel Kurulunun 11.7.2007 gün ve 2007/21-542 Esas ve 2007/549 sayılı kararı da aynı yöndedir).
Mahkemece, kesinleşen dosyada hesaplanan tazminattan kısmi davada hüküm altına alınan miktar indirilmek suretiyle hüküm kurulması, zarardan 4447 sayılı Yasanın ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak kurumca bildirilen “tüm” peşin sermaye değerinin indirilmesi gerekirken “ilk” peşin sermaye değerinin indirilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan veriler dikkate alınarak yeniden hak sahiplerinin tazminatını belirlemek ve belirlenen bu zarardan 4447 sayılı Yasanın ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak kurumca bildirilen “tüm” peşin sermaye değeri indirilmek ve ek dava konusu yapılan miktarı geçmemek üzere karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
S O N U Ç : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan B.. M..’ne iadesine, 20/02/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.