YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1095
KARAR NO : 2011/2535
KARAR TARİHİ : 22.03.2011
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekili tarafından temyiz edilmesi davalı vekilincede duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2 maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 15.02.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 6,30 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece % 20 oranında takdiri indirim uygulanmak suretiyle davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacının iş kazası sonucu % 6,30 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 15, davalı işverenin % 85 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
B.K’nun 47. Maddesinde hakimin bedensel bütünlüğün bozulması halinde olayın özelliklerini göz önünde tutularak zarar görene adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörülmüştür. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebilir. Bu nedenle hakiminin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik, durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmolunun 3.000,00-TL manevi tazminatın az olduğu açıktır.
3-Maddi tazminata gelince: Zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan işçinin maddi tazminatının hesaplanması sırasında 2006 yılı Aralık ayından itibaren davalı işyerinden ayrılarak yeni bir işyerinde çalışmaya başladığından bahisle yeni işyerinden sunulan bordrolardaki ücretler ile yapıldığı hükme esas alınan hesap raporundan anlaşılmaktadır. Oysa davacının olay tarihinde davalı işyerinde asgari ücretle çalışmakta olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşıldığı gibi, davacı tarafça da asgari ücretle bildirilen işyeri ücretine itirazının bulunmadığı görülmektedir. Hal böle olunca bilinen devre hesabının asgari ücret yerine yeni işyerindeki ücretlerle yapılması hatalı olmuştur.
Davacının maddi tazminatının belirlenmesi sırasında koşulları bulunmadığı halde takdiri indirime gidilmesi hatalı olmuştur. Gerçekten tarafların hal ve mevkiine, kusur oranlarına, olayın oluşuna ve olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz ile birlikte tazminatın miktarına göre; olayda, Borçlar Kanununun 43. maddesinin öngördüğü koşulların oluşmadığı gözetilmeksizin anılan maddeye dayanılarak tazminattan indirim yapılmak suretiyle sigortalının tavan zararının belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Kabul ve uygulamaya göre de Sosyal Güvenlik Kurumu ve işverence yapılan tüm ödemeler indirilip sigortalının alabileceği tazminat miktarı belirlendikten sonra koşulları varsa Borçlar Kanununun 43-44 maddeleri gereğince indirime gidilmek gerekirken önce takdiri indirim sonra Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin indirilmesi suretiyle maddi tazminatın noksan belirlenmesi de hatalı olduğu gibi, Borçlar Kanununun 43-44 maddelerinin uygulanması suretiyle mahkemece yapılan indirim nedeniyle maddi tazminat kısmen reddolunduğu ve davacının dava açılırken bu hususu bilebilmesinin mümkün bulunmadığı göz ardı edilerek, davalı yararına maddi tazminattan ret vekalet ücreti verilmesi de isabetsizdir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma neden
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 22.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.