YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9593
KARAR NO : 2010/6616
KARAR TARİHİ : 08.06.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminat ile işçilik alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Davanın teşmili müessesesi uygulamada “dahili davalı” olarak nitelendirilmekte olup, davayı teşmil eden davacının bu işlem için ayrı bir başvuru harcı ödemesi gerektiğinden, gerekli harç ödenmez ise davanın teşmil edildiği kişi “ihbar olunan üçüncü kişi” olarak kabul edilip aleyhine hüküm kurulamayacağından ve ihbar olunan üçüncü kişi kararı temyiz edemeyeceğinden davacı vekili tarafından başvuru harcı yatırılmaksızın dahili davalı olunan SGK Başkanlığı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine,
2-Dava, davacı sigortalının davalı işyerinde çalışmakta iken iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma geldiği iddiasına dayalı maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının çalışma gücünün 2/3 oranında kaybedilmediği, olayın ise iş kazası niteliğinde bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.
5510 sayılı Yasa’nın 13.maddesinde İş kazasının 4’ncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5’nci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerinde derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Başkanlık iş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.
Öte yandan, 5510 sayılı Yasa’nın 18’nci maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği, 19’ncu maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az % 10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı bildirilmiştir.
Kurumca sigortalının sürekli iş göremezlik oranının belirlenerek sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur.Zararlandırıcı olayın iş kazası olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı olmadıkça Sosyal Güvenlik Kurumunca davacının sürekli iş göremezlik oranı belirlenmeyecek ve gelir de bağlanamayacağından bu gelirin peşin sermaye değeri maddi zarardan düşülmeden Kurumca karşılanmayan maddi zarar miktarını belirleme imkanı bulunmadığından iş kazasının tespitine ilişkin davanın maddi tazminat istemli dava ile bir arada görülüp sonuçlandırılmasının fiilen mümkün olmadığı ortadadır. Hukuk Genel Kurulu’nun 07.02.2007 tarihli, 2007/21-69 Esas, 2007/55 Karar sayılı kararı’da bu yöndedir.
Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği ancak Mahkemece dosyanın Yüksek Sağlık Kurulunca davacının sürekli iş göremezlik durumunun tespiti için gönderilmesi üzerine YSK’ca olayın SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmesi halinde sürekli iş göremezlik oranının SGK Sağlık Dairesince tespit edileceğinin, itiraz halinde YSK’ca inceleme yapılabileceğinin bildirilmesi üzerine dosyanın mahkemece SGK Tedavi Hizmetleri ve Maluliyet Dairesi Başkanlığınca gönderildiği, anılan Dairece olayın SGK’ca iş kazası kabul edilmesi halinde gelir bağlanabileceği, ancak SGK Başkanlığını bağlamamak kaydı ile olayın iş kazasından öte bir hastalık kazası olduğu, ancak 2/3 oranında malul kalması halinde maluliyet sigortasından aylık bağlanabileceğinin, sigortalının 2/3 oranında malul olmadığının bildirildiği, YSK’ca davacının geçirdiği olayın meslek hastalığına bağlı olmadığı, mesleki maluliyetinin gerekmediğinin bildirildiği, bunun üzerine davacı tarafından SGK Başkanlığının iş kazası ve maluliyet yönünden davaya dahil edildiği ancak harç yatırılmadığı anlaşılmaktadır.
Kurumca sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur. Somut olaydaki uyuşmazlık da olayın iş kazası olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup genel olarak tazminat davasında kurum taraf değildir. Bu dava yönünden ise kurum davaya dahil edilmekle beraber harç yatırılmamıştır.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden işveren tarafından düzenlenen 29.6.2001 tarihli vizite kağıdında olayın 26.06.2001 tarihli zararlandırıcı olayın devamı niteliğinde bulunduğu açıkca belirlenmiş, tanık anlatımları ile de davacının yatak bazalarının kalite kontrolü sırasında beden gücü ile çalışma yaptığı ve bu sırada belinden rahatsızlandığı iddia edilmektedir. Davacıda oluşan rahatsızlığın bu tür hareket sonucu olma olasılığı araştırılmamıştır.
Yapılacak iş; öncelikle davacıya dahili dava dilekçesini harçlandırması için önel vermek, dahili dava işlemini yöntemince tamamladıktan sonra iş kazasının tespitine ilişkin davanın tefrikine karar vermek, o davayı tazminat davası için bekletici mesele saymak, olayın mahkemece iş kazası olarak kabul edilmesi halinde verilen hüküm kesinleştikten sonra davacıya kesinleşmiş tespit kararını Kuruma ibraz edip sürekli iş göremezlik oranının belirlenerek sürekli iş göremezlik geliri bağlanması için SGK Başkanlığına müracaat etmek üzere önel vermek ve çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 8.6.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.