YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/8978
KARAR NO : 2010/9512
KARAR TARİHİ : 07.10.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, işi kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının 2, davalı işverenin 3 nolu bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma gelen davacının maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370)
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 20.000.00 TL manevi tazminat az olup ,anılan ilkelere uygun bir miktara hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
3-Davalı iş verenin temyizine gelince; Tazminat davalarında zarar hesabında hangi ücretin esas alınacağı önem arz etmektedir.Bu nedenle zararın tazmininde ana ilke gerçeğe en yakın ücretin esas alınmasıdır.Bilinen ve fiilen çalışılan dönem hesabında bilinen ücretlerin esas alınması esastır.Bilinen dönem dışında kalan çalışma dönemi kazanç kaybı hesabı tamamen varsayıma dayalı olarak hesaplanmaktadır.
Davalı iş veren davacının emekli olduğunu iddia etmektedir.Ancak dosyadaki belgelerden davacının hangi tarihte emekli olduğu anlaşılamamıştır.Davacının iş kazasından sonra emekli ,olması durumunda sigortalının emekli olduğu tarihten 60 yaşına kadarki döneminde elde edeceği ücretin aksi iddia ve ispat edilmediği sürece asgari ücret üzerinden hesaplanması gerekir.Pasif devrede ise; herhangi bir işte çalışmasa bile ekonomik bir değer taşıyan salt yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesi nedeniyle emsallerine göre fazla güç sarf edileceğinden ve bu durum sigortalı bakımından asgari ücret düzeyinde bir zarar oluşturacağından pasif devre zararının asgari ücret esas alınarak hesaplanması gerekir.Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri bu doğrultudadır.Ancak davacının yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra çalıştığı ve iş kazasının bu tarihten sonra gerçekleştiğinin tesbiti halinde ise ;dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının asgari ücretin 1,27 katı oranında ücret aldığı anlaşılmakta olup 60 yaşına kadarki dönemin bu miktar esas alınarak maddi zararın tespit edilmesi gerekeceği açıktır.
Yapılacak iş;SGK ‘dan davacıya yaşlılık aylığı bağlanıp bağlanmadığı bağlanmış ise tarihi sorularak alınacak yazı cevabına göre bilirkişiden yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda ek rapor alınıp davacının karşılanmamış zararı bulunup bulunmadığı tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 7.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.