Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/8906 E. 2010/6071 K. 27.05.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/8906
KARAR NO : 2010/6071
KARAR TARİHİ : 27.05.2010

MAHKEMESİ :… Mahkemesi

Davacı, murisinin 01.07.1994-ölüm tarihleri arası tarım … sigortalısı olduğunun tespiti ile ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerine göre, davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Dava, davacının miras bırakanı … oğlu …’in ilk prim kesintisin takip eden aybaşı olan 1.7.1994-ölüm 13.1.1996 tarihleri arasındaki 2926 Sayılı Yasa kapsamında tarım … sigortalısı olduğunun tespiti ile 01.04.2009 tarihinden itibaren ölüm sigortasından ölüm aylığı bağlanarak her bir aylığın ödenmesi gereken tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının murisi …’in 1.7.1994-13.1.1996 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğunun tespiti ile ölüm tarihi itibariyle murisin yasal 3 yıllık sigortalılık şartı gerçekleştiğinden, davacıya tahsis talep tarihi olan 16.3.2009 tarihini takip eden ay başı olan 01.04.2009 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile her bir aylığın ödenmesi gerektiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Mahkemece davacının murisinin 1.7.1994-13.1.1996 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa kapsamında tarım … sigortalısı olduğunun ve askerlik borçlanması ile birlikte ölüm tarihi itibariyle yasal 3 yıllık sigortalılık şartı gerçekleştiğinden davacıya 01.04..2009 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti yönünden verilen karar yerinde ise de her bir aylığın ödenmesi gerektiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun değildir.
Davalar mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre eda, tespit ve inşai olmak üzere sınıflandırılır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davaları açıkça düzenlenmiş değildir. Ancak, bu davaların da dinlenilebilir olduğu, gerek öğretide ve gerekse de uygulamada kabul edilmektedir.
Özel kanun hükümleri ile düzenlenen tespit davaları dışında kalan bir hukuki ilişkinin var olup olmadığını belirleyen tespit davasının dinlenilebilmesi için, genel dava şartlarının yanında iki ek şartın da bulunması gerekir. Tespit davasının konusu, yalnız hukuki ilişkiler olabilir. Davacının bu hukuki ilişkinin tespitinde hukuki yararı bulunmalıdır.
Hukuki yararın varlığı, dava koşulu niteliğinde olup; mahkemece, kendiliğinden göz önünde tutulur.
Kural olarak, eda davalarında hukuki yararın varlığı asıldır ve ayrıca bu yönde bir ispat yükümlülüğü yoktur. Tespit davalarında ise; hukuki ilişkinin varlığının, “hemen” tespit edilmesinde davacının korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir.
Davacının tespit davası ile istediği hukuki koruma diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa o zaman davacının tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur.
Sosyal güvenlik hukukunda tespit davaları niteliği itibariyle eda davası gibi sonuç doğurur. Gerçekten Kurumun davacının murisinin 1.7.1994-13.1.1996 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasaya tabi sigortalı olduğunu kabul edip, askerlik borçlanması ile birlikte ölüm aylığı koşulları değerlendirilerek aylık bağlaması halinde davacı ölüm aylığının ödenmesi ile ilgili dava açmasına gerek kalmadan amaçladığı sonuca ulaşmış olacaktır.
Öte yandan davacı vekili dava dilekçesinde ödenmeyen aylıkların faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş ise de , bu aylıkların tutarı olan müddeabihi belirtmemiştir.
Eda davası açılabilecek hallerde istisnai hükümler dışında tesbit davası açılamaz. Esasen her eda davası içeriğinde bir tesbit isteminide içerir. Davacı haklı olduğu inancında ise eda davası açmak suretiyle istekte bulunabilir. Nitekim davacı tespit davası ile birlikte ödenmeyen aylıkların ödeme tarihi itibariyle faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece eda davası açılması gereken durumda tesbit davası açılmasında davacının da hukuki yararının bulunmadığının göz ardı edilerek tesbit kararı verilmesi doğru değildir. Açılan dava sigortalılık ve ölüm aylığı ödenmesi gerektiğinin tesbitine ilişkin olup eda hükmünü içeremez.Ödenmeyen ölüm aylıklarının tahsiline ilişkin miktar belirtilerek harcı yatırılmak suretiyle açılmış bir eda davası bulunmadığından ödenmeyen ölüm aylıklarının ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK 438/7.maddesi gereği hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Hükmün 2.bendinin silinerek yerine “Yasal şartları gerçekleşmekle davacıya son ödemenin yapıldığı 16.3.2009 tarihini takip eden ay başı olan 1.4.2009 tarihinden itibaren davalı Kurumca ölüm sigortasından ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine”tarih ve sözcüklerinin yazılmasına hükmün değiştirilen ve düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA 27.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.