YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/876
KARAR NO : 2009/8637
KARAR TARİHİ : 16.06.2009
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 1996-2003 tarihleri arası kalan dönemde 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılığının bulunması ve baskın sigortalılığının SSK. sigortalılığı olması nedeniyle … sigortalılığının ve … tarafından tahakkuk ettirilen prim borcunun iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı …K vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı 1996–2003 tarihleri arasında kalan dönemde, 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalığının bulunması ve baskın sigortalılığının SSK sigortalılığı olması nedeniyle … Sigortalılığının ve davacıya … tarafından tahakkuk ettirilen pirim borcunun iptalini istemiştir.
Mahkemece, davacının 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu çalışmaları ile çakışan sürelerde 1479 sayılı Yasa’ya tabi çalışmalarının iptaline karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı SGK avukatları tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davacının 10.09.1980 ile 31.12.1985 tarihleri arasında SSK sigortalısı olduğu uyumazlık konusu değildir. Uyuşmazlık 1479 sayılı yasaya tabi çalışmalarının başladığı 30.06.1986 tarihinden sonra 506 sayılı Yasa’ya tabi çalışmalar ile çakışan sürelerde hangi sigortalılığa üstünlük tanınacağı ve davacının 1479 sayılı Yasa’nın Ek 19 ve 5510 sayılı Yasa’nın geçici 17 maddesinin getirdiği olanaklardan yararlanıp yararlanmayacağı, giderek dava konusu edilen 1996–2003 tarihleri arasında kalan dönemde SSK’lı çalışmalarla çakışan … sigortalılığının iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
1479 sayılı Ek 19.maddesine göre “Bu Kanun ve 2926 sayılı Kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödemesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zamanaşımının kesilmesi ve zamanaşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının (6), (8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kanunun 104 üncü maddesi hükümleri uygulanır.”
Aynı konu ile ilgili olarak 5510 sayılı yasanın geçici 17. maddesinde de eşdeğer bir düzenleme yapılarak,” Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı ya da hak sahipleri daha sonra müracaatları tarihindeki 80 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarının tamamını, borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalılıkları önceki kanunlara göre durdurulanlar için de bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Her iki durumda da sigortalının yasanın getirdiği haktan yararlanabilmesi için öncelikle 5 yılı aşan pirim borcunun bulunması ikinci olarak ta bu borcun kurumca yapılacak bildirime rağmen ödenmemesi gerektiği ortadadır. Somut olayda davacının 1479 sayılı Yasa kapsamına giren tüm pirim borcunu ödediği ve 1,26TL fazla ödemesinin bulunduğu dosya içerisindeki hesap özetinden anlaşılmaktadır. Bu duruma göre davacının pirim borcunun bulunmadığı giderek 1479 sayılı Yasa’nın Ek 19 ve 5510 sayılı Yasa’nın geçici 17 maddesinin getirdiği olanaklardan yararlanamayacağı ortadadır.
Davacının davalı kurum tarafından vergi, oda ve sicil kayıtları esas alınarak 30.04.1986- 18.07.1990,01.01.1991- 31.12.1993, 24.05.1999-30.05.2001, 05.06.2003- 02.11.2005 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak kabul edildiği, aynı dönemde …’lu çalışmaları ile çakışır biçimde 23.05.1988-23.09.1988 ile 07.05.1990-30.09.1990 tarihleri arasında ve 05.12.2003-01.10.2005 tarihleri arasında farklı işyerlerinde geçen 506 sayılı yasa kapsamında kesintili çalışmalarının bulunduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır
Uyuşmazlık, her iki sigortalılığın çakışması halinde hangisine öncelik verileceği noktasında toplanmaktadır. Gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası gerekse 1479 sayılı … Yasası birbirine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla sosyal güvenlik kurumuna tabi olmasını yasaklayıp,çakışan sigortalılık olarak adlandırılan bu sorun sigortalının önceden başlayıp devam ede gelen sigortalılığına geçerlik tanıyarak çözüme ulaştırmaya çalışılmıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2001/21-627 Esas, 2001/ 659 Karar ve 3.10.2001 günlü kararı ile 2005/21-389 Esas, 2005/430 karar ve 29.6.2005 günlü kararlarında önceden başlayan sigortalılığın asıl sigortalılık olduğu özellikle belirtilmiştir.
Yasa sistemimize göre bir kimsenin SSK kapsamına girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir sosyal güvenlik kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir.506 sayılı Yasa’nın 3.maddesinin I/f bendinde “kanunla kurulu emekli sandıklarına aidat ödemekte olanların” K bendinde ise “ herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir.
Aynı şekilde 1479 sayılı Yasa’nın 24.madde I.,II.fıkralarında da bir kimsenin … kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başka bir sosyal güvenlik yasası kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir..
Bu duruma göre de davacının dava konusu edilen dönemde davacının 05.06.2003 tarihinde yeniden başlayan ve 05.06.2003-02.11.2005 arasında geçen … sigortalılığının, 05.12.2003- 01.10.2005 tarihleri arasındaki SSK’lı çalışmalarından önce olduğu ve 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi uyarınca bu dönemde zorunlu … sigortalısı olması gerektiği açıktır. Hal böyle olunca da anılan döneme ilişkin … Sigortalılığının iptali hatalı olmuştur.
Öte yandan davacının 1996 yılından önceki çalışmalara yönelik açılmış bir davası olmadığı halde, İstemle bağlılık ilkesine aykırı biçimde 23.05.1988-23.09.1988, 07.05.1990-18.07.1990 tarihleri arasındaki … Sigortalılığının iptali isabetsizdir. Kabul ve uygulamaya göre de, 01.10.1988-18.07.1990 tarihleri arasında davacının vergiye kayıtlı olduğunun anlaşılmasına ve bu dönemde önceden başlayıp devam eden SSK’lı çalışmanın bulunmamasına göre 07.05.1990-18.07.1990 tarihleri arasındaki … Sigortalılığının iptali de hatalı olmuştur.
Mahkemece bu hususlar göz önünde bulundurulmaksızın ve özellikle önceden başlayıp devam eden sigortalılığa geçerlik tanıması gerektiği göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı SGK (SSK ve …’un) temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.