Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/7770 E. 2010/5195 K. 03.05.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/7770
KARAR NO : 2010/5195
KARAR TARİHİ : 03.05.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, borçlu olmadığının tespiti ile aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, ölen babasından hak sahibi olarak 13.09.1998 tarihinde bağlanan ölüm aylığının davalı Kurumca 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı olduğu gerekçesiyle 04.10.2000 tarihi itibariyle kesildiğini ve ödenen aylıkların borç kaydedildiğini ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile Kuruma borcu bulunmadığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece , davanın reddine karar verilmiştir
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacıya 15.09.1998 tarihinden itibaren sigortalı babasından hak sahibi olarak Sosyal Sigortalar kurumunca yetim aylığı bağlandığı, 16.01.2003 tarihli giriş bildirgesi ile Limited Şirket ortaklığı nedeni ile 04.10.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-kur sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, davacının 04.10.2000 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalısı olması nedeni ile yetim aylığının kesilerek 25.10.2000-24.11.2007 tarihleri arasında yersiz ödemeler nedeni ile toplam 36.857,29 YTL borç çıkarıldığı görülmektedir.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Kanunun ölüm sigortası hükümlerinin düzenlendiği bölümü içerisinde yer alan ve “Eş ve çocuklara aylık bağlanması” başlığını taşıyan 68’inci maddesi olup, hak sahibi kız çocukları yönünden maddenin (I) numaralı bendinde aylık bağlama koşulları, (VI) numaralı bendinde aylık kesme nedenleri açıklanmıştır. Buna göre, ölüm aylığı tahsisi için kız çocuklarının Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmamaları, buralardan gelir veya aylık almamaları zorunlu olduğu gibi, gerekli koşulları taşıyanlara bağlanan aylıkların kendilerinin Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başlamaları durumunda kesilmesi gerektiği de açıktır. Hemen belirtilmelidir ki, maddede yazılı “Sosyal Sigorta” sözcüğünün Bağ – Kur Genel Müdürlüğü’nü de içine alacak şekilde anlaşılması zorunludur. Anlaşılacağı üzere, (I) numaralı bentte aylık bağlamaya ilişkin olarak “Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmama, buralardan gelir veya aylık almama” koşullarına yer
verilmiştir. 1998 yılındaki tahsis tarihi itibarıyla bu şartlar davacı yönünden gerçekleştiğinden kendisine aylık bağlanmasında yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Anılan tarih itibarıyla yürürlükte bulunan düzenlemeye göre maddenin (VI) numaralı bendinde aylık kesme nedenleri arasında sosyal sigortaya tabi çalışmalar da sayıldığından 04.10.2000 tarihinden itibaren kendi adına bağımsız çalışması nedeni ile 1479 sayılı Yasa Kapsamında Bağ-kur sigortalısı olarak kayıt ve tescili yapılan davacının yetim aylıklarının kesilmesi yerindedir.
Yapılan yersiz ödemelerin ilgililerden geri alınması ile ilgili 506 sayılı Kanunun “Sigorta yardımlarının haczedilemeyeceği, yanlış ve yersiz ödemelerin tahsili” başlığını taşıyan 121’inci maddesine 06.08.2003 günü yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 47’nci maddesi ile eklenen ikinci fıkrada; yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımlarının 84’üncü maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınacağı, Kurumun genel hükümlere göre takip hakkının saklı bulunduğu açıklanmış olmasına karşın, yersiz ödeme durumunda geri verme yükümünün kapsamı belirlenmediği gibi, söz konusu Kanun içeriğinde bu konuda herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. 01.10.2008 günü yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Yersiz ödemelerin geri alınması” başlıklı 96’ncı maddesinin birinci fıkrasında ise, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır.” hükmü öngörülmüştür. Anılan Kanunun geçici maddelerinde, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğine işaret eden herhangi bir kural da bulunmadığından, sonuç olarak söz konusu 96’ncı madde düzenlemesinin, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacaklarına ilişkin süregelen uyuşmazlıklara uygulanması zorunlu olduğu gibi, bu konuda 818 sayılı Borçlar Kanununun, geri verilmesi gereken tutarın belirlenmesinde genel hüküm niteliğinde bulunan 63’üncü maddesinin de göz önünde tutulması gerekmektedir. Bilindiği üzere, iyi niyetli zenginleşen, sebepsiz zenginleşme konusunun kendisinden istendiği tarihten önce elinden çıktığını iddia ve ispat ettiği miktar oranında ret ve geri vermeyle yükümlü olmayacaktır. Buna karşın; zenginleşen, zenginleşme anında veya sonrasında mal varlığındaki artışın geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyor ise, kötü niyetli sayılacağında kuşku bulunmamaktadır. Ayrıca belirtilmelidir ki; 5510 sayılı Kanunun 96’ncı maddesi, sebepsiz zenginleşmede geri verme konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup, zamanaşımı hükmü olarak tanım ve yorumlanması olanaksızdır. Maddede genel hükümlere yollamada bulunulması ve Kanunun 97’nci ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması, fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağına ilişkin zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümünü zorunlu kılmaktadır.
Yapılacak iş; yapılan yersiz ödemelerin sigortalının kasıtlı veya kusurlu davranışından mı yoksa kurumun hatalı işleminden mi kaynaklandığını belirleyip 5510 sayılı Yasa’nın 96.maddesi gereğince davacının iade ile yükümlü olduğu miktarı tespit edip çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.