Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/4010 E. 2010/4932 K. 29.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/4010
KARAR NO : 2010/4932
KARAR TARİHİ : 29.04.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden … maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1-Dosyadaki yazılara ,toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının 2 nolu, davalı işverenin 3 nolu bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine.
2-Davacı temyizi yönünden yapılan incelemede ;
Dava, 25.1.2003 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu davacının sağ kolunun dirsek hizasından kopması ve %77 oranında sürekli iş göremez duruma gelmesi nedeniyle maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın,kısmen kabulü ile 88.000.00-TL maddi, 50.000.00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Alınan kusur raporuna göre iş kazasının meydana gelmesinde davacı %25, davalı iş veren ise %75 oranında kusurludur.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu ilkeler ve davacıda oluşan maluliyet oranı kusur, oranları gözetildiğinde manevi tazminatın az takdir edildiği açık olup daha fazla bir miktara hükmedilmek üzere karar bozulmalıdır.
3-Davalı iş verenin temyizine gelince; Maddi zarar hesabında hesaba esas alınacak ücret, sigortalının kaza tarihindeki gerçek ücretidir. Gerçek ücretin ise aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, imzalı ücret bordroları gibi belgelerle ispatı mümkündür. Gerçek ücretin belgelerle ispatlanması halinde ise varsayımsal şekilde belirnemeyeceği tartışmasızdır.
Ancak maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin olarak hükme esas alınan raporda davacının ücretinde yanılgıya düşüldüğü anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı 25.1.2003 tarihinde iş kazası geçirmiş, Kurum müfettişlerinin işyeri kayıtları üzerinde yaptığı incelemede sigortalının kaza tarihi olan 2003 yılı 1.ayında 24 günlük brüt kazancının 643.74 TL olduğu saptanmıştır.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının kaza tarihindeki günlük brüt giydirilmiş ücretini gösterir belge olmadığı gerekçesiyle iş aktinin fesh edildiği 20.6.2005 tarihi itibariyle giydirilmiş brüt günlük ücreti olan 29.98 TL esas alınarak bu tarihteki günlük brüt asgari ücret oranlamasından %84.02 fazla olduğu tesbit olunup bundan sonra yürürlüğe girecek asgari ücretlerde de bu oran üzerinden artırıma gidilerek davacının maddi zararı hesaplanmıştır.
Davacının kaza tarihindeki ücretinin gerek müfettiş raporları gerekse iş yeri kayıtları ile tesbitinin mümkün olmasına rağmen bilirkişi tarafından iş aktinin feshi tarihindeki ücretin esas alınması doğru değildir.Nitekim SGK tarafından iş veren aleyhine açılan rücuen alacak davasında alınan hesap raporunda davacının kaza tarihindeki ücretinin SSK müfettiş raporu eki tutanağında yer alan belgelere göre kaza tarihinde yürürlükte bulunan brüt günlük asgari ücretten %59 oranında fazla olduğu tesbit olunarak hesap yapılmıştır.
Bu durumda yapılacak iş;Davacının 25.1.2003 tarihinde almış olduğu ücrete ilişkin ücret bordroları ve davalı iş verenin ücret ödeme belgeleri getirtilerek bu konudaki müfettiş tutanakları da gözetilerek, davacının kaza tarihindeki fiili ücreti saptanarak bilirkişiden davacının uğramış olduğu maddi zarar konusunda yeniden hesap raporu alınıp oluşacak sonuca göre karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 29.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.