YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/17023
KARAR NO : 2010/1390
KARAR TARİHİ : 15.02.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı şirket, 1997 ve 1998 yıllarına ait prim borçlarının 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle 2004/4893 sayılı takip dosyasının iptaliyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı şirket temsilcisi ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, SSK Bakırköy Sigorta İl Müdürlüğü’nün davacı şirketin Kuruma olan prim borçları nedeni ile yapılan 2004/4893 sayılı takip dosyasından gönderilen 22.11.2004 tarih 39924 sayılı ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir. Davacı 01.12.2006 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı şirketin 1997 ve 1998 yıllarına ait prim borçlarının 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile 2004/4893 sayılı takip dosyasının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece istem menfi tespit davası kabul edilerek Bakırköy Sigorta Müdürlüğü’nün 2004/4893 sayılı takibe konu 1997 ve 1998 yıllarına ait prim borçlarının 6183 sayılı Yasa’nın 102 maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığı anlaşıldığından, davacı şirketin 1997 ve 1998 yıllarına ait ilişkin belgenin dosyada olduğu, prim ve gecikme zammı borcu olmadığının davacı şirketin SGK’na 1999 yılı 315,91 YTL prim ve takip tarihine kadar 1.892,15 gecikme zammı olmak üzere toplam 2.208,07 YTL borcu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacı şirket’in Kuruma olan 1997/8-12, 1998/1-12 ve 1999/1-4 aylarına ait prim borçları nedeni ile SSK Bakırköy Sigorta İl Müdürlüğü’nün 2004/4893 sayılı takip dosyası ile 4.271,207,525 TL asıl alacak ve 32.557.141,343 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 36.628.848,382 TL’lik takip yapıldığı, 08.11.2004 tarihli haciz bildiriminin davacı şirkete 19.11.2004 tarihinde ulaştığı, daha sonra şirket adına çıkarılan 22.11.2004 tarihli ödeme emrinin davacı şirkete tebliğ edildiğinin kurum tarafından bildirildiği, ancak ödeme emrinin davacı şirkete tebliğ edildiği tarihi gösterir tebligat belgesinin dosya içersinde bulunmadığı, şirket müdürü olan …’a yapılan takip nedeniyle çıkarılan 09/11/2004 tarihli 138964 nolu ödeme emrinin …’a 19/11/2004 tarihinde tebliğ edildiğine ilişkin belgenin dosyada olduğu, Şirket Müdürü olarak … tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanlığına gönderilen 19.11.2004 tarihli dilekçe ile şirketin SSK Bakırköy Sigorta İl Müdürlüğü’ne olan 36.628.848,382 TL lik prim borcunu Fondan olan alacaklarından geriye doğru rücu kabil olmak üzere temlik ettiklerini bildirmiş olduğu, ödeme emrine konu takipten haciz bildirimi ile 19.11.2004 tarihi itibari ile haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, prim ve gecikme zammına dayalı bulunan ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Primlerin ödenmesini düzenleyen 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde, 1.12.1993 gün ve 3917 sayılı Kanunun 1.maddesi ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurum alacaklarının takibinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri geçerli kılınmıştır. Prim borçları, bu düzenleme ile kamu alacağı derecesine getirilerek, takip ve tahsilinde icra ve iflas hukukuna göre çabukluk ve sadelik sağlanmak istenmiştir.Davanın yasal dayanağını 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58. maddesi oluşturmaktadır.
Anılan madde ile, Kurum alacakları için 6183 sayılı Kanunun 55. maddesi hükmü uyarınca düzenlenip tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı 7 gün içerisinde dava açabilme olanağı bulunmaktadır.
Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup, “böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297, 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır.
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı).
6183 sayılı Kanun ile menfi tespit davasına, “Üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczini” düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 5479 sayılı Kanun ile değişik 79. maddesinde üçüncü şahıslar yönünden yer verilmiş ise de, bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.
Somut olayda; SSK Bakırköy Sigorta İl Müdürlüğü’nün 22.11.2004 tarih 39924 sayılı ödeme emrinin davacı şirkete tebliğ edildiğini gösterir belge dosya içersinde bulunmadığından davanın Yasada öngörülen 7 günlük süre içersinde açılıp açılmadığı anlaşılamamaktadır.
Yapılacak iş; davalı Kurumdan davacı şirkete gönderilen 22.11.2004 tarihli ödeme emrinin tebliğ edilip edilmediğini sormak tebliğ edilmiş ise tebligat belgelerini istemek davanın ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 7 günlük yasal süre geçtikten sonra açıldığının anlaşılması halinde esasa yönelik inceleme yapılmaksızın davanın reddine karar vermek, ödeme emrinin tebliğ edilmediğinin veya tebliğ edilip davanın 7 günlük süre içersinde açıldığının anlaşılması halinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58. maddesine göre, “böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları ile sınırlı inceleme yapılarak sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece eksik araştırmaya dayalı yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının tüm, davalı kurumun diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına 15.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.