Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/16117 E. 2010/11944 K. 02.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/16117
KARAR NO : 2010/11944
KARAR TARİHİ : 02.12.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalı işveren nezdinde 27.02.2007-12.02.2008 tarihleri arası çalıştığının tesiptine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı şirkete ait iş yerinde 27.02.2007-12.02.2008 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı olarak kesintisiz çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 02.09.2006-20.02.2008 tarihleri arasında farklı işyerlerinde kesintili olarak 336 gün 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının bulunduğu,12.05.2007 tarihinde işe girişinin ve 20.02.2008 tarihinde işten çıkışının hizmet cetvelinde görüldüğü, davalı iş yerinde;12.05.2007–20.02.2008 tarihleri arasında kesintisiz çalışmasının olduğu,tesbiti istenilen dönem ile çakışan başka işyeri çalışmasının olmadığı, 2007/5. ay ile 2008/2. aylara ait dönem bordrolarının geldiği,tesbiti talep edilen diğer dönemlere ilişkin dönem bordrolarının gelmediği, gelen dönem bordrolarında davacının isminin bulunduğu ve hizmet cetvelinde görülen kadar çalışmasının olduğu,işyeri dosyasının gelmediği, davalı işyerinin 14.03.2003 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, halen faal olduğu, yapılan işin imalat ve satış yapılan pastane işyerinde baklava ustalığı olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun ıspatı yönünden Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesinde bu tür hizmet tespit davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge veya yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz.
Somut bilgilere dayanması koşuluyla, bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken komşu işyerleri kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kim diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığı yöntemince araştırılmadan, uyuşmazlık konusu dönemin tamamında çalışması bulunan bordro tanıkları yada kayıtlara geçmiş komşu iş yeri sahibi veya çalışanı oldukları belli olmayan tanıkların birbirleri ile çelişen ve davacının hangi tarihler arasında çalıştığı konusunda yeterli açıklıkta olmayan beyanları ile yetinilerek sonuca gidildiği ortadadır. Öte yandan, işverence davacıya tesbiti talep edilen dönemlerde ücret ödemesi yapılıp yapılmadığına dair işyeri belgeleri resen getirtilmeden,davalı işyerinin imalat yapılan pastane olması ve yapılan işin baklava ustalığı olması nedeniyle Kuruma bildirilen işçi sayısı da gözetilerek, tesbiti talep edilen dönemlerde davacı çalışmamış ise yerine kimin çalıştırıldığı araştırılmadan eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmiş olması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş; tesbiti talep edilen tüm dönemlere ilişkin dönem bordrolarını, dinlenen tanıkların hizmet cetvellerini davalı Kurumdan, ücret bordrolarını davalı işverenden getirtmek,ücret ödemelerinin ne şekilde yapıldığını taraflardan sormak, davalı işyerinin imalat yapılan pastane olması ve yapılan işin baklava ustalığı olması nedeniyle Kuruma bildirilen işçi sayısı da gözetilerek, tesbiti talep edilen dönemlerde davacı çalışmamış ise yerine kimin çalıştırıldığı ve işlerin nasıl yürütüldüğünü araştırmak , dönem bordrolarında kayıtlı tanıklardan tesbiti talep edilen dönemlerin tümünde çalışması bulunan bordro tanıklarını saptayarak bunların bilgilerine başvurmak, bordolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya beyanları ile yetinilmediği takdirde, zabıta, maliye ve meslek Odası aracılığı ve Muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tesbit edilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı ve hangi tarihler arasında olduğu yönünde yöntemince beyanlarını almak ve gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/10. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.