YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/15942
KARAR NO : 2011/547
KARAR TARİHİ : 27.01.2011
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılar ve ihbar olunan Kurum vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Davalı Kurum ihbar olunan konumunda olduğundan ve ihbar olunanın temyiz hakkı bulunmadığından Kurumun temyiz isteminin reddine,
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davanın ihbar edildiği Kurum ile … gerekçeli karar başlığında dahili davalı olarak gösterildikten sonra tavzih ile ihbar olunan olarak yazılmak suretiyle maddi hatanın düzeltilmiş olduğunun anlaşılmasına göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
3-Dava, zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının kesinleşen kısmi davada bilirkişi tarafından belirlenen bakiye maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; kısmi davada zarar miktarı belirlenmiş iken, bakiye destekten yoksun kalma tazminatı istemiyle açılan eldeki davada yeni verilere göre hesaplama yapılarak sonucuna göre karar verilip verilmeyeceği, belirtilen bu yöntemin, kesin hükmün ve usulü kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Kural olarak; tam ya da kısmi olarak açılan her eda davası, birisi tespit, diğeri edaya ilişkin olmak üzere iki bölüm isteği kapsar.
Kısmi dava sonucunda, davanın reddine ya da kabulüne karar verilmiş olması halinde, taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur. Bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tamamını kapsar. Bu nedenle; kısmi dava sonucu verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü, aynı maddi ve hukuki sebebe dayanan, sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur.
Kesin hüküm bulunan bir konuda ise, mahkemenin, bu yönün doğruluğunu yeniden inceleme ve araştırma konusu yapmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla, ek davaya bakan mahkeme, kısmi dava sonucu verilen ve kesinleşen hükmün tespite ilişkin bölümüyle bağlıdır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup, resen göz önünde bulundurulur.
Anılan kısmi tazminat davasında, davalıların kusurlu eylemleriyle zararlandırıcı olayın meydana geldiği ve iş kazası niteliğinde bulunduğu yönündeki faile ve fiile (tespite) ilişkin olgular ile tazminatın hüküm altına alınan (eda) bölümü kesinleşmiştir.
Belirtilen olgular dışında, tazminatın saklı tutulan fazlaya ilişkin ve bu nedenle da hüküm altına alınmayan bölümü ile hesap raporunun buna yönelik bölümünün kesinleştiğinden söz edilemez. Yerel mahkeme, aynı maddi ve hukuki olgulara dayalı olarak açılacak olan ek davada, kesinleşen olguları gözeterek hüküm kurmak, kesinleşmeyen olgular yönünden ise, taraf istem ve beyanlarını gözeterek araştırma yapmak durumundadır.
Bu araştırma yapılırken, ölüm nedeniyle desteğini yitirenlerin mahrum kaldıkları destek miktarının belirlenebilmesi için hüküm tarihine en yakın tarihteki verilerin göz önünde tutulması gerekir.
Somut olayda sigortalının maddi zarar hesabına esas alınan ücreti asgari ücrete göre oranlanmak suretiyle belirlenmiştir.
O halde zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının maddi zararının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Mahkemece hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretteki artış miktarı nazara alınarak yeniden hak sahiplerinin tazminatını belirlemek ve belirlenen bu zarardan 4447 sayılı Yasanın ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak kurumca bildirilen peşin sermaye değeri indirilmek ve kesinleşen dosyadaki hesap raporunda belirlenen ve ek dava konusu yapılan miktarı geçmemek üzere karar vermek gerekirken yeniden alınan 29.06.2009 tarihli hesap raporunda belirlenen miktardan kesinleşen dosyadaki hüküm altına alınan miktar düşülmek suretiyle toplamda kesinleşen dosyadaki hesap raporunda belirlenen tazminat miktarından fazlasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı ,düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının tümüyle silinerek yerine,
“1-Davacının isteminin KISMEN KABULÜ ile, 9.180,44 TL maddi tazminatın 04.08.2003 olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazla isteminin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hüküm altına alınan maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 1.101,65 TL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,red edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 575,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 104,30 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 70,92 TL sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Alınması gereken 495,74 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 180,50 TL harcın düşümüyle kalan 31,24 TL harcın davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 180,50 TL nisbi harç ile 14,00 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 194,50 TL harç giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, ” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine,aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacıya yükletilmesine,27.01.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.