Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/15340 E. 2011/282 K. 20.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/15340
KARAR NO : 2011/282
KARAR TARİHİ : 20.01.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, davalı işveren nezdinde 1.7.1988-31.7.2003 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
Uyuşmazlık,davacının 01.07.1988 tarihinden 31.07.2003 tarihine kadar davalı işverenlerin işyerlerinde ayrı ayrı dönemlerde hizmet akdine dayalı olarak çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı adına davalı işverenler tarafından verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesi bulunduğu,davalı işverenler adına Kurumda ayrı ayrı işyeri tescili bulunduğu, davacının 01.07.1988 ila 31.05.2003 tarihleri arasında farklı dönemlerde bu işyerlerinden bildiriminin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesidir.
Ne varki birden fazla işveren hakkında aynı dava dilekçesi ile dava açılabilmesi için işverenler arasında zorunlu veya ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının bulunması gerekir.
Zorunlu dava arkadaşlığı maddi hukukun (M.K., B.K.,…K) bir hakkın birden fazla kişi tarafından dava edilmesini veya birden fazla kişiye karşı dava açılmasının öngördüğü durumdur.
Öte yandan zorunlu dava arkadaşlığı dışında kalan ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının mümkün olduğu haller H.U.M.K.’nun 43. maddesinde a) Dava konusu hak veya borcun ortak olması (B.K. Md.142. müteselsil borçluluk) b) Borçluların ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile birden çok kişi yararına borç yüklenilmiş olması c)Davanın aynı nedenden doğması (örneğin B.K.50 birden fazla kişinin haksız fiil sorumluluğu) olarak sayılmıştır.
Diğer yandan, bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir.
Bu tanıkların ifadeleri ilc çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527,30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Somut olayda, davalı işverenler arasındaki hukuki ve fiili irtibat tam olarak tesbit edilmeden, davalı işverenlere ait tüm dönem bordroları getirtilip davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını veya işverenlerini tesbit ederek beyanlarına başvurulması gerekirken bordro veya komşu işyeri tanığı oldukları tesbit edilemeyen tanıkların beyanlarına dayanarak eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş; öncelikle davalı işverenler arasında hukuki ve fiili irtibat olup olmadığını araştırmak,işverenler arasında irtibat yoksa davayı herbir işveren yönünden tefrik etmek, işverenler arasında irtibat varsa davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınarak,davacının talep ettiği döneme ilişkin davalı işverenlere ait tüm işyeri dönem bordrolarını getirtmek, davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlarına geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlarını veya işverenlerini tesbit edip beyanlarına başvurmak, davacının davalı işverenler yanındaki çalışmasının sürekli olup olmadığını, çalışmanın kesintiye uğrayıp uğramadığını hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tesbit etmek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.