Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/13526 E. 2010/11893 K. 02.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/13526
KARAR NO : 2010/11893
KARAR TARİHİ : 02.12.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, 21.05.1982-1997 tarihine kadar 14 yıl 5 gün SSK.’lı günleri dahil Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Havva Aydınlı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 21.5.1982-1997 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında Bağ-Kur sigortalısı sayılması istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçelerle varılan sonuç doğru değildir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa, Bağ-Kur’lu olabilme yönünden söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının 18.8.1982 tarihli giriş bildirgesiyle, vergi kaydına göre 21.5.1982 tarihinden geçerli olmak üzere 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, Kurumun 30.6.2006 tarihli hesap eksresinde sigortalılık sürelerinin 21.5.1982-30.4.1990 ve 29.3.1991-25.4.1997 tarihleri arasında 14 yıl 5 gün olarak kabul edildiği daha sonra davacının vergiye kayıtlı olduğu süreler dikkate alınarak 11.5.1982-5.12.1985, 24.1.1986-28.4.1986, 3.9.1992-31.12.1995, 19.2.1997-25.4.1997 tarihleri arasında toplam 7 yıl 4 ay 2 gün olarak kabul edildiği görülmüştür.Davacının, Kurumca kabul edilen sürelerde terzilik faaliyetinden dolayı vergi kaydı, 27.5.1983-2.8.2001 tarihleri arasında … Odası, 28.11.1984-2.8.2001 tarihleri arasında ise Esnaf Sicil kaydının bulunduğu 31.8.1982 tarihinde başlayan prim ödemelerinin düzenli olarak 29.11.1985 tarihine kadar devam ettiği, bilahare 1992 prim affından yararlanarak 8.2.1993 tarihinde toplu prim ödemesinin bulunduğu, 2003 yılına kadar prim ödemelerinin devam ettiği görülmüştür.
Davacının vergi kaydına göre tescilinin yapıldığı 21.5.1982 tarihinden 25.4.1997 tarihine kadar aralıklarla devam eden vergi kaydı ve kesintisiz devam eden oda ,esnaf sicil kaydı ve prim ödemeleri, dolayısıyla zorunlu Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabulu gerekeceği açıktır.Zira 2654 sayılı Yasanın 6 maddesi ile 1479 sayılı Yasanın 24 maddesinde yapılan değişiklik önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların sigortalılık niteliklerine son vermemekte, bu değişiklikler yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olanlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir.Bu durumda davacının SSK zorunlu sigortalılık süreleri olan 1.5.1990-28.3.1991 tarihleri arasındaki dönem dışında 21.5.1982-25.4.1997 tarihleri arasında davacının 14 yıl 4 gün geçerli sigortalılığı bulunduğu konusunda kuşku yoktur.
Öte yandan davalı Kurumun geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmesi ve uzun süre bu primleri kullanması ve daha sonra davacının sigortalılığını iptal etmesi Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Sosyal güvenlik kurumlarının anayasal görevlerini yerine getirirken, sigortalılara karşı olabildiğince yasal haklarını hatırlatması ve bu durumlarını izlemesi zorunlu görev olarak ortaya çıkar. Bağ-Kur’un bu anayasal sosyal güvenlik ödevinin gereği olarak, sigortalısını uyarmaması sonucu primleri tahsil edilen sürelerin 1479 sayılı Yasaya tabi zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758 sayılı; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490 sayılı; 26.11.2008 gün ve E:2008/21-693, K:2008/713 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Bu durumda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, sosyal güvenlik hakkından feragat etmenin mümkün olmadığı düşünülmeksizin davacının gerçek iradesini yansıtmayan matbu şekildeki 15.8 2007 tarihli dilekçeye üstünlük tanınarak, davacının sadece vergiye kayıtlı olduğu dönemlere ilişkin sürelerde sigortalı sayılarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 2.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.