Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/13441 E. 2010/9994 K. 18.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/13441
KARAR NO : 2010/9994
KARAR TARİHİ : 18.10.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, maaşına konulan haczin kaldırılmasına, aksine kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle, kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, 1479 sayılı Yasa gereğince almakta olduğu yaşlılık aylığına konulan haczin kaldırılmasını ve aksine Kurum işleminin iptilini istemiştir.
Mahkemece istemin kabulüne ve konulan haczin iptaline karar verilmiş ise de varılan bu sonuç doğru değildir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacıya 1479 sayılı Yasa gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, ödenen aylığına SSK … İl Müdürlüğünün 26.09.2007 gün ve 43420 sayılı haciz bildirisi üzerine kendisine ait işyerinin kuruma olan prim vs. borçlarının ödenmemesi nedenine dayalı olarak haciz konulduğu ve 25.12.2007 tarihinden itibaren kesinti yapıldığı görülmektedir. Mahkemece işlem tarihinde 5510 sayılı Yasanın 93. maddesinin yürürlükte olmadığı, eski 1479 sayılı Yasanın 67. maddesi gereğince ” bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar, nafaka borçları dışında haciz veya başkasına devir ve temlik edilemez.” hükmü nedeni ile yapılan haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davalı Kurum vekili temyiz dilekçesinde davacının aynı konuda daha önce dava açtığını, davanın Çorum İş Mahkemesinin 2008/293 Esas nolu dosyasında görüldüğünü, davadan feragat ettiğini mahkemenin 25.07.2008 tarihli kararı ile açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, verilen kararın kesinleştiğini ileri sürmektir.
Açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması dava şartlarındandır. Bir davanın dinlenebilmesi için aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak verilmiş bir kesin hüküm bulunmamalıdır. Kesin hüküm kamu düzenine ilişkin bulunduğundan resen nazara alınır.
Öncelikle yapılacak iş, mahkemenin 2008/293 Esas nolu dosyasını getirtirerek kesin hüküm bulunup bulunmadığını, kesin hüküm var ise o davanın açılış tarihi gözetilerek davalı Kurumca hangi tarihe kadar yapılan kesintiler nedeniyle kesin hüküm oluştuğunu belirlemektir.
Öte yandan 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın 93. maddesinde bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödeneklerinin devir ve temlik edilemeyeceği, gelir, aylık ve ödeneklerinin 88. maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemeyeceği bildirilmiştir.

Gerçekten kanunların geriye yürümesi konusunda mevzuatımızda genel bir düzenleme bulunmamaktadır. İlke olarak her yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da yasaların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilemiyeceği, başka bir anlatımla geriye yürümeyeceklerdir. Ancak devam eden uyuşmazlıklarda, tamamlanmamış hukuki durumlara yeni yasa veya düzenleyici kural ” derhal yürürlüğe girme” niteliği nedeniyle uygulanacak ve hukuki sonuçlarını doğuracaktır. Bu gibi durumlarda kanunların geriye yürümesi değil ani etkisi söz konusudur. Sosyal güvenlik hukukunun ilgi alanı kamusal olup otoritesi kamu düzenini ilgilendirmektedir. Bu nedenle sosyal güvenlik hukuku ile ilgili yasalar yürürlüğe girdiği andan itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurur.
01.10.2008 tarihinde yürülüğe giren 5510 sayılı Yasanın 93. maddesinin tamamlanmamış hukuki olaya uygulanacağının kabulü ile kesin hüküm bulunup bulunmadığı belirlenerek 1.10.2008 tarihine kadar kesinti yapılamayacağı, ancak 1.10.2008 tarihinden sonra 5510 sayılı Yasanın 93. maddesi gereğince kesinti yapılabileceği gözetilerek çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, hatalı yorum ve gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.