Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/13419 E. 2009/16701 K. 21.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/13419
KARAR NO : 2009/16701
KARAR TARİHİ : 21.12.2009

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı,63.651.44 TL prim borcunun iptali ile aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı sürücü kursu işyerinde, çalıştırdığı işçiler hakkında Kurumca eksik işçilik bildirimi nedeniyle tahakkuk ettirilen 63.651,44 TL prim borcuna yapılan itiraz üzerine Kurum Komisyonunca verilen itirazın reddine dair 31.1.2007 tarih 200/16 sayılı kararının iptali ile bu borçlar için yapılan takibe konu 2007/11882-11883-1184 ve 2007/25-24 sayılı dosyalar üzerinden çıkarılan ödeme emirlerinin iptali ile ödeme yaPılması durumunda da ödenenlerin faizi ile tahsilini istemiştir.
Mahkemece, Kurumun 31.1.2007 tarih 07/16 sayılı kararı ile tahakkuk ettirilen 63.651,44 TL borca ilişkin işleminin iptaline karar verilmiştir.
506 sayılı Yasa’nın 79. madDesi ve diğer hükümler birlikte değerlendirildiğinde, Kurum kendisine bildirilen ve bildirilmeyen işçilik yönünde inceleme yapma yetkisine sahiptir. 6.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Yasa’dan önce durum bu merkezde olduğu gibi 506 sayılı Yasa’da değişiklik yapan 4958 sayılı Yasa’nın 37. ve 49. maddeleri gereğince de Kurumun ölçümleme hakkının bulunduğu açıktır. Y.H.G.K.’nun 21.11.2001 günlü 2001/965 Esas, 2002/1038 Karar sayılı Kararı da aynı yöndedir. Kurum işin genel niteliğini, işte kullanılan teknik yöntemleri, işin büyüklüğü, tamamlama süresini, işyeri koşullarını, istihkak tutarlarını kısaca işçilik bildirilmesi gereken işle ilgili tüm verileri gözetmek, gerekirse emsalleriyle kıyaslamak, mahallinde işi bizzat denetlemek, işle ilgili tüm verileri dikkate alarak eksik işçilik bildirimini saptamak yetkisine sahiptir.
506 Sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gereği öngörülmüş; 3917 Sayılı Kanunla yapılan bu değişiklik aynı Kanunun 8. maddesi hükmüne göre 08.12.1993 tarihinde yürürlüğe girmiş; daha sonra 24.6.2004 tarih, 5198 sayılı Yasayla aynı maddede yapılan değişiklik sonucunda, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Yasanın 102. maddesinin de uygulanma olanağı bulunmadığı düzenlemesi getirilmiş ve düzenleme 06.7.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından 3917 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden önceki dönemle, 5198 sayılı Yasanın yürürlüğü sonrası döneme ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden, Sosyal Sigortalar Kurumu’nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek zamanaşımının başlangıç tarihi ise yine Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu’nun 132. ve ardından gelen maddeleri de burada aynen geçerlidir. 08.12.1993 tarihinden yürürlüğe giren 3917 Sayılı Kanunun getirdiği düzenlemenin geçerli olduğu tarihler arasındaki döneme ilişkin prim ve gecikme zammı alacakları yönünden ise, 6183 Sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102. ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Kurumun davacının işlettiği sürücü kursunda çalışanlarla ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden aldığı listeye göre resen 63.651,44 TL pirim borcu tahakkuku yaptığı ve davacı bu borca karşı 23.11.2006 tarihinde itirazda bulunmuş ise de komisyonun 31.1.2007 tarihli 200/16 sayılı kararı ile itirazı reddettiğine dair kararın 12.2.2007 tarihli yazı ile iadeli taahütlü olarak davacıya bildirilmesi gerektiğinin belirtildiği ve bu pirim borçlarına ilişkin başlatılan ödeme emirlerinin davacıya 7.3.2007 tarihinde tebliğ edildiği davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda mahkemece Kurum tarafından eksik işçilik bildirimi hesabına dayanak alınan işlemlere ait kayıt ve belgelerin tümü getirtilmeden, davacının itiraz için Kuruma sunduğu dosyalardaki bilgileri değerlendiren ve soyut kalan bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilerek sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.
Yapılacak iş; davalı Kurumun her bir işçi adına hesapladığı eksik işçilik bildirimleri açıkça belli olduğuna göre, öncelikle bu işçilerden her birinin adlarına pirim tahakuku çıkarılan dönemlerde işyerindeki çalışma statüleri belirlenerek, işçilerin aylık ücretli mi yoksa ders ücretli mi çalıştıkları saptanıp ders ücretli olanların branşları ve bu branşlar için uyuşmazlık dönemlerinde devam etmekte olan sürücü kurs eğitimi ders programları istenilerek, çalışanların ücret ödeme belgeleri getirtilerek, bu dönemlerde devam eden kurslarda çalışan bu işçilerin başka soysal güvenlik kurumuna tabi çalıştığı iddia edildiğine göre bu sosyal güvenlik kuruluşlarındaki kayıtları ile emekli olup işyerinde çalışmaya devam edenlerin emekliliklerine dair kayıt ve belgeler temin edilip emeklilikten sonra davacı işyerinde çalışmaya devam etmelerine göre sosyal güvenlik destek pirimi kesilip kesilmediği veya ne zamandan beri kesildiğine dair dayanak belgeleri toplanarak, pirim tahakkuku yapılan dönemlerde açılan kurslar ve bu kurs sürelerince çalışan kişilerin kayıtları Milli Eğitim Müdürlüğü’nden istenilerek hakkında eksik pirim yatırıldığı iddia edilen işçilerin hizmet cetvellerindeki bildirimleri de dikkate alınarak eksik işçilik bulunup bulunmadığı konusunda tüm bu deliler birlikte değerlendirerek eksik işçilik bildirimi varsa miktarının hiç bir tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanabilmesi için hukukçu, sosyal güvenlik uzmanı ve hesap uzmanından oluşan bilirkişi heyetinden rapor almak ve davacının yukarıda yapılan açıklama kapsamında zamanaşımı iddalarının da değerlendirilerek sonuca gitmek gerekir .
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın özellik dava konusu olayla ilgili yeterli kanıt toplanmadan soyut kalan bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.