Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/1301 E. 2010/1733 K. 22.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/1301
KARAR NO : 2010/1733
KARAR TARİHİ : 22.02.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, yaşlılık aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaliyle, yeniden aylık bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının, prim borcu nedeni ile yaşlılık aylığının iptali ve davacıya yaşlılık aylığından borç çıkarılmasına ilişkin davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı Kurumun Tokat Sigorta İl Müdürlüğünde görev yapan idarecilerin baskı ve ikna edici yollarla personelin bilgisayar şifrelerini öğrendikleri, Müdürlükte çalışanların birbirlerinin şifrelerini öğrenip kullanabilecekleri bir ortam yaratıldığı, hatta müdürlükte çalışan temizlik firması elemanlarının dahi personelin şifrelerini bildiği ve bu şifrelerle ekran başında işlem yaptıkları, aralarında davacı sigortalının da bulunduğu bir çok sigortalı yönünden hesaplara girilerek başka sigortalıların yaptıkları prim ödemelerinin bu sigortalı yapmış gibi prim ödeme hesaplarına geçirildiği, sonradan yapılan ödemelerin önceki tarihlerde yapılmış gibi prim ödeme hesaplarına girilerek birçok sigortalıya sanal hizmet süresi kazandırılarak yaşlılık ve ölüm aylıkları bağlandığı, sağlık karnesi verildiği, davacı sigortalı …’ın prim ödeme hesabına 18.05.2001 tarihinde M60 oprid kodu ile yapılan 1 adet 111.00.TL’lik ödemenin sigortalı …..’ya ait hesaptan çıkarılarak davacı hesabına giriş yapıldığı, bu ödemenin belgesinin de sigortalı ……’ya ait olduğu, davacının ödeme belgesi ibraz etmediği, bu şekilde sigortalıya prim borcu var iken 9068 gün sigortalılık süresi üzerinden 1.7.2001 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığı, usulsüzlüklerin müfettiş tarafından ortaya çıkarılması üzerine davacıya prim borcu var iken aylık bağlanması nedeni ile yaşlılık aylığının başlandığı tarihten itibaren iptal edilip fuzulen ödenen yaşlılık aylığı nedeniyle borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Hukuku ilkeleri ve Medeni Kanunun 2. maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak sigortalıya yaşlılık aylığı bağlanıp uzunca süre ödendikten sonra bunun iptal edilmesi iyiniyetten uzak olacaksa da kimse kendi hilesinden istifade edemeyeceğinden bu kuralın uygulanabilmesi için usulsüz olarak hileli şekilde oluşturulan işlem sigortalının da katılımının bulunduğu muvazaalı bir eylem sonucu oluşturulmamalıdır.
Bu halde davacının, fuzulen ödenen aylıkları iade ile yükümlü olacağı açık olup, İade yükümlülüğünün konusu ve kapsamı ise dava tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 96. maddesine göre belirlenmelidir. Bu maddeye göre; “Kurumca işverenlere, sigortalılara,isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine ,genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere,fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa,hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık süre de yapılan ödemeler,bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden…itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte …genel hükümlere göre geri alınır…”düzenlemesine göre, davacının kasıtlı ve hileli hareketi ile yaşlılık aylığı bağlanmasına neden olduğu sonucunun oluşması halinde, açıklanan bu madde kapsamında iade ile de yükümlü olduğu açıktır.
Somut olayda sigortalının prim ödeme hesabına yapılan hileli giriş 18.05.2001 tarihinde yüklenmiş, davacıda ödemeye ilişkin herhangi bir belge ibraz etmemiştir.Bu halde davacının tahsis talep tarihinde tam yaşlılık aylığı koşulları yönünden prim borcu olduğunu bildiği oluşturulan hileli işlemin, sigortalının da katılımında bulunduğu bir eylem sonucu oluşturulduğunu göstermektedir. Bu durumda davacının olayda,Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kuralının uygulanması isteme hakkının bulunmadığı ortadadır. Ne var ki ;Anayasal sosyal güvenlik ilkeleri ve aylık bağlama tarihinde yürürlükte olan 1479 Sayılı Yasa gereğince davacının davada ki istemi de dikkate alınarak ,davacının prim borcu çıktıktan sonra kalan sürelerinin tam veya kısmi yaşlılık aylığı yönünden yeterli olup olmadığının araştırılarak, varsa tam veya kısmi yaşlılık aylığı şartlarının oluştuğu tarihten itibaren aylık bağlanmasına karar verilmesi gerektiği halde mahkemece bu yöne ilişkin inceleme yapılmadığı gibi davacının kesilen tam aylığına ilişkin prim borcunu sonradan ödeyip ödemediği de araştırılmamıştır.
Yapılacak iş;davacının, aylığın bağlandığı tarihte yürürlükte olan 1479 Sayılı Yasa gereğince prim borcu dışında kalan süreleri yönünden tam veya kısmi yaşlılık aylığı şatlarının olup olmadığını kurumdan sormak tam yaşlılık aylığı için gereken 9000 günlük sürenin priminin ödenmiş olduğunun anlaşılması halinde 01.07.2001 tarihinden itibaren 9000 gün üzerinden tam yaşlılık aylığının bağlanması gerektiğinin tespitine karar vermek, oluşmadığının kısmi yaşlılık aylığının şartlarının oluştuğunun anlaşılması halinde ise varsa şartların oluştuğu tarihi takip eden aybaşından itibaren kısmi yaşlılık aylığı bağlanmasına karar vermek ,davacının iade yükümlülüğüne ilişkin olarakta yukarıda açıklanan 5510 sayılı Yasa’nın 96.maddesi hükmü gözetilerek iade ile yükümlü olduğu süreyi belirleyerek tam yaşlılık aylığı şartları oluşuyor ise 9000 gün üzerinden bağlanacak aylık nedeniyle yapılacak ödeme ile 9068 gün üzerinden aylık arasındaki farktan davacıyı iade ile yükümlü tutmak kısmi yaşlılık aylığına karar verilmiş ise, iade yükümlülüğünü bu aylığın bağlanmasından önceki dönem yönünden tamamı üzerinden, kısmi aylığın bağlandığı tarihten sonrası için de tam aylık ile kısmi aylık arasında ki oluşacak fark Kurumdan sorulduktan sonra bildirilen ödemeler yönünden değerlendirme yapmak, kısmi aylık şartlarının bulunmaması halinde ise davaya konu miktarlar yönünden açıklanan ilkeler gereğince iade yükümlülüğü yönünden bir karar vermekten ibarettir.Kaldı ki davacının kesilen tam yaşlılık aylığına ilişkin prim borcunu kurumun bildireceği gecikme zammı ve faizi ile ödemesi halinde de ödemeyi takip eden aybaşından itibaren yeniden bağlanabileceği gerçeği dahi mahkemece dikkate alınmalıdır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin ve özellikle davacının kısmi yaşlılık aylığı şartları yönünde değerlendirme ile iade yükümlülüğü olup olmadığı yolunda yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.