YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/12974
KARAR NO : 2010/12673
KARAR TARİHİ : 16.12.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, meslek hastalığı sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Uyuşmazlık davacının meslek hastalığı sonucu iş göremez duruma gelmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, atiye terkedilen maddi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebinin ise kusur incelemesi yapılmak üzere bilirkişi ücretinin kesin süreye rağmen davacı yanca yatırılmaması nedeniyle kesin süreden reddine karar verilmiştir.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin biran önce tecellisi için taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bir bölümünü kanun bizzat belirlerken bir bölümünü işin özelliği ve tarafların durumuna göre belirlemesi için Hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen istisnalar dışında kesindir. Bu nedenle Kanun’un tayin ettiği süreler hakim tarafından değiştirilemez (HUMK 159). Buna karşılık Hakimin belirlediği süreler kural olarak kesin değildir (HUMK 163). Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltabileceği gibi, süre geçtikten sonra tarafların isteği üzerine yeni bir süre de verebilir. Bu takdirde verilen bu süre kesindir. Öte yandan Hakim kendi belirleyeceği sürenin kesin olduğuna karar verebilir ( HUMK 163/3 cümle). Kesin süreye ilişkin ara kararının her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılması, yapılacak işlerin teker teker belirtilmesi, verilen sürenin yeterli, emredilen işin gerekli, yapılabilir olması ve süreye uymamanın sonuçlarının açıkça anlatılması gerekir.
Yerel mahkemenin 18.11.2008 günlü ara kararının yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmadığı, bu yönüyle kesin mehilin şartlarının oluşmadığı açıktır. Bu durumda kesin süreye uyulmadığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.