Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/1297 E. 2010/1731 K. 22.02.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/1297
KARAR NO : 2010/1731
KARAR TARİHİ : 22.02.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, ölüm aylığının iptaline ilişkin kararın iptaline, çıkarılan borcun iptaline, aylıkların yeniden bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere ve özellikle sigortalının prim borcu olan süre dışında dahi sigortalının ölüm tarihi olan 07.04.2004 tarihinde ölüm aylığı bağlama koşulu olan primi ödenmiş beş tam yıl sigortalılık koşulunun somut olayda bulunması nedeniyle mahkemece davacının ölüm aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline ilişkin hükmünün usul ve yasaya uygun olmasına göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının ölüm aylığının, davacı murisinin prim borcu nedeni ile yaşlılık aylığının iptali ve davacıya ölüm aylığından ve murisinin yaşlılık aylığından borç çıkarılmasına ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile ölüm aylığının kesildiği tarihten itibaren bağlanması gerektiğinin ve davacının davalı Kuruma borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı Kurumun Tokat Sigorta İl Müdürlüğünde görev yapan idarecilerin baskı ve ikna edici yollarla personelin bilgisayar şifrelerini öğrendikleri, Müdürlükte çalışanların birbirlerinin şifrelerini öğrenip kullanabilecekleri bir ortam yaratıldığı, hatta müdürlükte çalışan temizlik firması elemanlarının dahi personelin şifrelerini bildiği ve bu şifrelerle ekran başında işlem yaptıkları, aralarında davacının murisi sigortalının da bulunduğu bir çok sigortalı yönünden hesaplara girilerek başka sigortalıların yaptıkları prim ödemelerinin bu sigortalı yapmış gibi prim ödeme hesaplarına geçirildiği, sonradan yapılan ödemelerin önceki tarihlerde yapılmış gibi prim ödeme hesaplarına girilerek birçok sigortalıya sanal hizmet süresi kazandırılarak yaşlılık ve ölüm aylıkları bağlandığı, sağlık karnesi verildiği, davacı murisi sigortalı …’in prim ödeme hesabına 18.07.1996 tarihinde, 02.08.1994 tarihli olarak girecek yapılan 2.678.000-TL tutarlı ödemenin belgesinin olmadığı bu ödemenin sigortalı …’nın hesabından çıkarıldığı, bu şekilde sigortalıya prim borcu var iken yaşlılık aylığı talebinde bulunması üzerine kendisine 6027 gün sigortalılık süresi üzerinden 1.08.1996 tarihi itibariyle kısmi yaşlılık aylığı bağlandığı, sigortalının 07.04.2004 tarihinde ölmesi üzerine de davacı eşe 28.04.2004 tarihinde ölüm aylığı bağlandığı, usulsüzlüklerin müfettiş tarafından ortaya çıkarılması üzerine murisin aylık bağlama tarihinde 4.074.717.-TL prim borcu bulunması nedeniyle murise bağlanan kısmi yaşlılık aylığı ve davacıya bağlanan ölüm aylığının iptal edilip davacının murisi sigortalıya fuzulen ödenen yaşlılık aylığı ve davacıya ödenen ölüm aylığı nedeniyle borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
Sosyal Güvenlik Hukuku ilkeleri ve Medeni Kanunun 2. maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak sigortalıya yaşlılık aylığı bağlanıp uzunca bir süre ödendikten sonra aylığını iptal edilmesi iyiniyetten uzak olacaksa da kimse kendi hilesinden istifade edemeyeceğinden bu kuralın uygulanabilmesi için usulsüz olarak hileli şekilde oluşturulan yaşlılık aylığı şartları sigortalının da katılımının bulunduğu muvazaalı bir işlem sonucu oluşturulmamalıdır.
Bu halde kişinin, iade ile yükümlü olacağı açık olup, iade yükümlülüğünün konusu ve kapsamı ise dava tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 96. maddesine göre belirlenmelidir. Bu maddeye göre; “Kurumca işverenlere, sigortalılara,isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu kanun kapsamındaki her türlü ödemeler; a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa,hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık süre de yapılan ödemeler,bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden…itibaren hesaplanacak olan kanuni faizi ile birlikte …genel hükümlere göre geri alınır…”düzenlemesine göre, davacının murisinin kasıtlı ve hileli hareketi ile yaşlılık aylık bağlanmasına neden olduğu sonucunun oluşması halinde, açıklanan bu madde kapsamında davacının iade ile de yükümlü olduğu açıktır.
Somut olayda sigortalının prim ödeme hesabına yapılan hileli girişler 18.07.1996 tarihinde yüklenmiş, davacı murisi de ödemeye ilişkin herhangi bir belge ibraz etmemiştir.Bu halde murisin tahsis talep tarihinde yaşlılık aylığı koşulları yönünden prim borcu olduğunu bildiği oluşturulan usulsüz yaşlılık aylığı işleminin, sigortalının da katılımında bulunduğu hileli bir eylem sonucu oluşturulduğunu göstermektedir. Bu durumda olayda, Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kuralının uygulanması isteme hakkının bulunmadığı ortadadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 599. maddesi uyarınca; “Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar…mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar…” Kural olarak, bir kimsenin ölümü ile mal varlığının bir bütün olarak mirasçılarına geçmesini ifade eden külli halefiyet gereğince, mirasbırakanın kişisel özelliklerinin ağır bastığı, düşünsel ve bedeni özellik ve yetenekleri göz önünde bulundurularak yapılmış, borcun bizzat mirasbırakan tarafından yerine getirilmesi gereken şahsi edim borçları dışında, malvarlığından ifa durumunda olunan maddi edim borçları mirasçılara intikal eder.
Mirasbırakanın borçları, ölümünden önce yaptığı hukuki işlemlerden, işlediği haksız fiillerden, malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşmeden ve ölüm anına kadar oluşan bir takım olgular nedeniyle doğrudan doğruya kanundan doğabilir.
Mirasçıların sorumluluğu bakımından borcun kaynağı önemli değildir. Bu sorumluluk, mirasın kesin olarak kazanılması ile başlar, borcun esası ile sınırlı olmayıp, işlemiş ve işleyecek faizlerini de kapsar.
Davaya konu alacak, mirasbırakanın sebepsiz zenginleşmesinden kaynaklanmakta olup, ölümünden sonra mirasçılarına karşı ileri sürülmesinde yasaca bir engel bulunmamaktadır; mirasbırakanın malvarlığına ve terekesine dahildir.
Dosyadaki nüfus aile tablosundan sigortalı …’in ölümünden sonra geriye davacı eşi ile birlikte çocuğu … ….’i bıraktığı görülmektedir. Bu durumda sağlığında onu elden çıkarırken sonradan geri vermek zorunda kalacağını bilen murisin yersiz olarak aldığı aylıkları birikmiş yasal faiziyle ödemek durumunda olduğundan davacı eşe murisin bu borcu miras hissesine göre ileri sürülebilecektir. Yapılacak iş; öncelikle sigortalının prim borcu dışında kalan primi ödenmiş sigortalılık süresinin kısmi yaşlılık aylığı almasına yeterli olup olmadığını araştırmak, yeterli ise varsa şartların oluştuğu tarihten itibaren kısmi aylığın bağlanacağı kabul edilerek bağlanması gereken kısmi aylıkta primi ödenmiş sigortalılık gün sayısı nazara alınarak ödenmesi gereken aylık miktarı ile ödenen aylık miktarı arasındaki farkı bulmak, kısmi aylık şartları oluşmuyor ise murisin iptal edilen yaşlılık aylığında davacının iade yükümlülüğü olup olmadığını yukarıda açıklanan ilke ve yasa hükümleri göz önünde tutularak inceleme yaptıktan sonra oluşacak duruma göre bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 22.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.