Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/12914 E. 2010/9481 K. 05.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/12914
KARAR NO : 2010/9481
KARAR TARİHİ : 05.10.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, Kurum kayıtlarında yanlış yazılan doğum tarihinin nüfus kayıtlarına göre düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara,toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalı SGK’nun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacının davalı Kurum kayıtlarında 1963 olarak geçen doğum tarihinin 31.1.1964 olarak düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiştir.
Davacıya ait olduğu iddia edilen işe giriş bildirgelerinin işverenler tarafından Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun ve işe giriş bildirgelerinin davacıya aidiyetinin yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu tür davalarda gösterilmesi gereken özen gereğince sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için Sosyal Sigortalar Kurumunda ve işveren yanında bulunan prim bordroları ile davacının imza ve fotoğraflarını içeren işe giriş bildirgeleri, ücret tediye bordroları getirtilerek imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı konusunda benzerlik incelemesi yaptırılmalı, davacıya yakından tanıması gereken işveren, müdür, şef, ustabaşı, çalışma arkadaşları gibi işyerleri kayıtlarında yer alan tanıklar dinlenmeli, nüfus kaydı celbedilip giriş bildirgelerindeki nüfus bilgileri ile karşılaştırılmalı, farklılıkların sebepleri araştırılmalı, deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının; Mehmet ve Meryem oğlu 31.1.1964 …doğumlu …-…… C.2 , H.49 da kayıtlı … olduğu, davacının kendisine ait olup sadece doğum tarihinin yanlış olduğunu iddia ettiği… sigorta sicil nosuyla 1.10.1981 tarihinde …sigorta sicil nolu… Koll Şirketi işyerinde işe başladığına dair fotoğrafsız, imzalı, 9.11.1981 tarihinde kayda alınmış işe giriş bildirgesinde doğum tarihinin “1963” olup Hane:172 ve Cilt:02/1 olduğu, yine,… sigorta sicil nosuyla 15.4.1982 tarihinde 15562 sigorta sicil nolu Burak muhasebe işyerinde işe başladığına dair fotoğrafsız, imzalı, 27.4.1982 tarihinde kayda alınmış işe giriş bildirgesinde doğum tarihinin “1963” olup Hane:171 ve Cilt:02/1 olduğu, işe giriş bildirgelerindeki imzası ile dava dilekçesindeki imzasının farklı olduğu, mahkemece davacının nüfusa kayıtlı olduğu ilgili nüfus müdürlüğünden aynı kimlik bilgileriyle aynı isim ve soy isimli fakat 1963 doğumlu başka bir şahsın bulunup bulunmadığının soruşturulmadığı, aynı mahiyette zabıta araştırması yapılmadığı, işyeri kayıtları , dönem ve ücret bordrolarının istenmediği görülmektedir.
Somut olayda; mahkemece açıklanan şekilde işe giriş bildirgelerinin davacıya aidiyetinin yöntemince araştırılmadan sadece 1963 olan doğum tarihinin 31.1.1964 olarak tespitiyle sonuca gidildiği ortadadır. 1.10.1981 ve 15.4.1982 tarihli işe giriş bildirgesindeki imza ile yeterli miktarda tatbike medar imzanın teminiyle davacıya aidiyeti denetime elverişli ve karar vermeye yetecek şekilde karşılaştırılmamıştır. Yine ifadesi hükme dayanak alınan tanık davacıyla işe giriş bildirgelerinin verildiği, aynı işyerlerinde çalışan kayıtlara geçmiş kişilerden olmadığı gibi komşu işverenlerin çalıştırdığı kayıtlı komşu işyeri çalışanı da değildir. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Yapılacak iş; 1.10.1981 ve 15.4.1982 işe başlama tarihli bildirgelerin verildiği işyerinin kayıtlarını ve davacının şahsi kayıtları ile dönem bordrolarını getirtmek varsa o dönemde davacıyla birlikte aynı işyerinde çalışan kişilerin davacı kendilerine gösterilmek suretiyle tanık olarak beyanlarına başvurmak, bu işyerinin dönem bordroları yok ise o tarihte zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine komşu olan diğer işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının bu kayıtları celbedilerek, çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davacının nüfusa kayıtlı olduğu müdürlükten nüfus kayıt bilgilerini getirtmek, aynı nüfus bilgilerine sahip … isminde fakat 1963 doğumlu başka birisinin olup olmadığını sormak, zabıta araştırması yapmak, davacı tarafından daha önce imzalanmış olabilecek; seçim müdürlüğü,askerlik şubesi başkanlığı, evlendirme dairesi, adliye, banka, …, su, telefon abonelikleri, noterlik gibi kurumların kayıtlarının ve ayrıca davacıya ait olduğu iddia edilen işe giriş bildirgelerinin verildiği işyerlerinde varsa davacıya ait şahsi dosyalar içinde bulunması muhtemel nüfus kaydı, ikamet belgesi, fotoğraf gibi belgelerinde celbedilerek 1.10.1981 ve 15.4.1982 tarihli işe giriş bildirgelerindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor almak ve tüm deliller bir arada değerlendirilerek gerçek çalışma olgusunu ve işe giriş bildirgelerinin davacıya aidiyetini somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı SGK vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.