YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/12459
KARAR NO : 2010/9680
KARAR TARİHİ : 11.10.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 1.5.1986 olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Davacı, 1.5.1986 tarihinde bir gün süre ile çalıştığının ve sigorta başlangıç tarihi olduğunun tesbitini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Davacıya ait 1.5.1986 tarihli işe giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasa’sının 2 ve 6. maddelerinde açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 17. maddesinde belirtilen 4 aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda, dava dışı…Servis San. Tic. ve Paz. A.Ş. işyerinden düzenlenen 1.5.1986 tarihli işe giriş bildirgesi 22.5.1986 tarihinde…kayıt no’su ile Kurum’a verilmiş ise de bildirge dönemini kapsayan dönem bordrolarının Kurum’a 29.6.1993 tarihinde işverence ibraz edildiği, ancak kayıt incelemesi yapılamadığı için bordroların işleme alınamadığı Kurum’un 25.8.2008 gün ve 44606 sayılı yazılarından anlaşılmakta olup, yatırılan primlerin hangi dönemlere ait olduğu yöntemince araştırılmadığı gibi, çalışmaya esas tanık beyanı da alınmadan sonuca gidilmiştir.
Yapılacak iş; davacının davaya konu bildirgesinin Kurum’a ibraz edildiği işverenin Kurum’a yaptığı bir kısım prim ödemeleri olduğu ekli belgelerden anlaşılmakla, dava sonucu işverenin hak alanınıda ilgilendireceğinden davacıya işvereni yöntemince davaya dahil etmesi için önel vermek, davaya katılması sağlanıp beyanını almak ve önceden yatırılan primlerin neye ve hangi çalışma dönemlerine ilişkin olduğunu gerektiğinde işverenin kayıtlarından da kontrol ettikten sonra, bu primlerin davacının dava konusu bildirge tarihini kapsayıp kapsamadığını belirlemek ve davacı ile aynı dönemde çalışan kayıtlı tanıkların, bunların bulunamaması halinde de, zabıta marifeti ile işyerine bildirge tarihinde komşu olan işyeri çalışanlarının beyanlarını alıp, fiili çalışma olgusunun oluşup oluşmadığına ilişkin çıkacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.