YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/11397
KARAR NO : 2009/16631
KARAR TARİHİ : 21.12.2009
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme bozmaya uyularak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan Binta İnş.A.Ş. ve Akat İnş. A.Ş. vekilerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, verilen kararın bozma ilamına uygun bulunmasına göre, davalılar Binta İnşaat Anonim Şirketi ile Akat İnşaat Anonim Şirketi vekillerinin tüm, davacı vekilinin ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 25.12.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybeden sigortalının uğramış olduğu zararların giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkeme, davacının maddi tazminat talebinin reddine, davalılar Binta ve Akat Anonim Şirketleri yönünden ise manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 17.500,00 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
Maddi tazminat davalarında tazminat miktarı işçinin rapor tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, işçinin günlük brüt geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise 60 yaşa kadar yıllık olarak % l0 artırılıp, % l0 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşından sonra da bakiye ömrü kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yönteme başvurulmadan, her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Açıklanan tazminatın hesaplanması yönteminde işçinin yaşlılık aylığı almaya veya işçinin yaşı ve oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranına göre ileride çalışıp yaşlılık aylığına hak kazanması üstün olasılık içinde bulunması durumunda da zarar hesabında pasif dönemin hesaba dahil edilmesi gerekir. İş kazası sonucu malul kalan işçinin aynı işinde çalışmaya devam etse dahi diğer işilerden daha fazla çaba harcayacağı asıldır. 60 yaşından sonra elde edeceği yaşlılık aylığını da diğer işçilerden daha fazla çaba harcayarak elde edeceğinden, yaşlılık aylığını aldığı dönemde de deva edecek olan maluliyeti nedeniyle zarara uğramadığı düşünülemez. Kaldı ki sigortalıya bağlanan yaşlılık aylığında meslek hastalığı ve iş kazası kolundan alınan primlerin hiçbir etkisi bulunmamakta, tamamen uzun vadedeki sigorta kollarından ödenen primler sonucu aylık bağlanmaktadır. Bu nedenlerle 60 yaştan sonra bakiye ömrüne kadar asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılması gerekir. Ayrıca % l00 oranında malul kalınması halinde bakıcı giderinin de hesaplanması gerekir.
Mahkemenin yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda düzenlenmeyen yetersiz bilirkişinin raporu ile sonuca gittiği, yapılan hesaplamanın açıklanan unsurları içermediği ortadadır.
Yapılacak iş, mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişiler ile taraflarca özel olarak görüşüne başvurularak alınan raporları dosyaya sunulan bilirkişiler dışındaki maddi tazminat hesabından anlayan uzman bilirkişi görüşüne başvurmak, verilen raporu kontrol etmek, hesaplanan miktardan en son peşin sermaye değerinin düşünülmesi gerektiğini dikkate almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Manevi tazminat yönünden ise, Borçlar Kanununun 47. maddesinde bedensel bütünlüğün bozulması halinde olayın özellikleri gözönünde tutularak zarar görene adalete uygun bir miktarın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verileceği öngrülmüştür. Bedensel bütünlük fiziksel bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklanmaştır. Bunlar her olayda değişebilir bu nedenle hakimin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de, hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici nitelikte olması gerekir. Takdir hakkı kullanılırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satınalma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacıdaki sürekli iş göremezlik oranı, yaşı, olay tarihi gibi özelliklerin gözönünde tutulması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıracak oranda olması gerektiği dikkate alınmalıdır.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen manevi tazminatın az olduğu açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 67.20-TL temyiz başvuru harcı yatırılmış olduğu anlaşılmakla, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılara yükletilmesine, 21.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.