Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/11372 E. 2010/9738 K. 12.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/11372
KARAR NO : 2010/9738
KARAR TARİHİ : 12.10.2010

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, Kurum tarafından gönderilen ödeme emrinin iptaliyle, borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı şirket, dava dışı … Kalorifer Tem. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti. ile şirket müdürü … ’ın borcundan dolayı davalı Kurum tarafından 6183 sayılı Yasanın 79. maddesine göre gönderilen haciz bildirimine süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle davalı kurumca ödeme emri gönderildiğinden bahisle, borçlu olmadığının tespiti ile gönderilen ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulü ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine ve 07.05.2008 gün ve 18526, 18527, 18528 sayı ile gönderilen toplam 36.027,32-TL tutarındaki ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
İş Mahkemeleri 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikteki özel mahkemelerdir. 506 sayılı Yasanın 134. ve 5510 sayılı Yasanın 101. maddesinde, “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceğini” kurala bağlamıştır.
Davanın yasal dayanağı olan 6183 sayılı Yasanın 79/3 maddesinde “Haciz bildirisi tebliğ edilen üçüncü şahıs; borcu olmadığı veya malın yedinde bulunmadığı veya haczin tebliğinden önce borcun ödendiği veya malın tüketildiği ya da kusuru olmaksızın telef olduğu veya alacak borçluya veya emrettiği yere verilmiş olduğu gibi bir iddiada ise durumu, haciz bildirisinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde tahsil dairesine yazılı olarak bildirmek zorundadır. Üçüncü şahsın süresinde itiraz etmemesi halinde, mal elinde ve borç zimmetinde sayılır ve hakkında bu Kanun hükümleri tatbik olunur”, 79/4 maddesinde ise ” Herhangi bir nedenle itiraz süresinin geçirilmesi halinde üçüncü şahıs, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibarıyla amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu Kanunun 10 uncu maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir. Teminat alacaklı tahsil dairesine verilir ve haciz varakasına dayanılarak haczedilir. Taraflar arasında teminata ilişkin olarak çıkan anlaşmazlıklar, takip işlemlerinin durdurulması hakkında kararı veren mahkeme tarafından çözümlenir. Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın % 10’u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedileceği” belirtilmiştir.
Bu durumda, davacının isteminin borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası kabul edilerek davaya bakmaya genel mahkemeler görevli olduğundan dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine kararı verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 12.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.