YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10743
KARAR NO : 2010/7293
KARAR TARİHİ : 22.06.2010
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 27.09.2002-31.05.2005 tarihleri arasında çalışmaya başladığını, eksik bildirilen sürelerin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre, davalı Kurum ve işveren vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacının davalı işverene ait (1031756) sigorta nolu işyerinde 27.09.2002 tarihi ile 31.01.2005 tarihleri arasında geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının davalı işverene ait işyerinde hizmet aktiyle 27.09.2002-31.03.2003 tarihleri arasında 183 gün, 01.04.2003-30.06.2003 tarihleri arasında 90 gün , 01.07.2003-09.09.2003 tarihleri arasında 69 gün çalıştığının tesbitine karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı işverence davacının (1031756) sicil nolu iş yerinde 9.9.2003 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgesi verildiği, 9.9.2003 tarihinden itibaren 2003/3. dönemde 112 gün, 2004 yılında 345 gün 31.1.2005 tarihinde çıkışla 2005 yılında 30 gün bildirimde bulunulduğu, işyerinin 15.1.1997 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, işçilik alacakları davasının derdest olduğu, davacının işyeri şahsi doyasında 8.8.2003 tarihli sağlık raporunun, 25.4.2003 tarihli ikametgah senedinin ve 8.5.2003 tarihli sabıka kaydının bulunduğu, tespiti istenen dönemle ilgili işverence ücret bordrosu verilmediği, 2004 yılı sonrası bazı aylarda imzalı ücret bordrolarının düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Gerçekten, davacının işyerindeki çalışmaları 9.9.2003 tarihli davacının imzasını taşıyan işe giriş bildirgesi ile Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak primleri ödenmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden ve bir tanesi de komşu işyeri tanığı ise de; işyerinde kayıtlı birden çok başkaca çalışanlar olduğu halde, hizmet tespitine ilişkin davaların sosyal güvenlik hukukuna tabi olup, resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu gözardı edilerek, çelişkili tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulması hatalı olmuştur. Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; tespiti istenen 27.09.2002 tarihi ile 31.01.2005 tarihleri arasında dönem bordrosunda davalı işyerinde çalıştığı belli olan yeterli sayıda başkaca çalışanların tanık sıfatıyla çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, tanıklardan davacının işyeri şahsi dosyasında bulunan sabıkasızlık kaydı, ikametgah senedi ve sağlık raporlarının düzenlenme tarihleri gösterilip bu konudaki bilgilerine başvurmak, ayrıca taraflar arasındaki işçilik alacakları davasının getirtilerek oradaki delillerin de değerlendirilmesi suretiyle, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurum ve işveren vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden ilgiliye iadesine, 22.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.