YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10685
KARAR NO : 2010/1803
KARAR TARİHİ : 23.02.2010
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle, 238.874.88TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılar vekillerince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 23.02.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılar adına kimse gelmedi. Karşı taraf vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıda karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı İski Genel Müdürlüğü’nün 2 nolu bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacıların murisi ve yakını olan ….’in iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece maddi tazminatın belirlenmesinde ve hüküm altına alınan tazminat alacağından davalı İSKİ Genel Müdürlüğü’nün sorumlu bulunmasında isabetsizlik yoktur. Ancak davalı …… … … Dağıtım AŞ’nin süresinde ileri sürdüğü zaman aşımı defi’inin dikkate alınmaması hatalı olduğu gibi, manevi tazminat miktarının takdirinde yanılgıya düşüldüğü manevi tazminatın fazla takdir edildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu ölüm olayının 01.11.2000 tarihinde meydana geldiği, davacıların murisinin davalılardan İSKİ Genel Müdürlüğü’nün işçisi olduğu, diğer davalı …… … … Dağıtım AŞ ile davacılar murisi arasında akdi bir ilişkinin bulunmadığı, uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık 27.03.2006 tarihli kısmi dava ile 20.10.2008 tarihli ek davadaki talepler yönünden davalı ….. … … Dağıtım AŞ ‘ne uygulanması gerekli zaman aşımı süresinin ne olduğu ve bu davaların anılan davalı bakımından zaman aşımı süresi içerisinde açılıp açılmadığı noktasındadır.
İşverenin iş kazalarından doğan tazminat sorumluluğu B.K.’nun 332. maddesi gereğince hizmet akdinden doğan işçiyi koruma ve gözetme yükümlülüğüne ve 1475 sayılı eski İş Kanunun 73. , 4857 sayılı yeni İş Kanunun 77. maddesinde öngörülen iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin yükümlülüklerine aykırı davranmasından kaynaklanmaktadır. Sorumluluğun yasal dayanağı itibariyle işverene karşı açılan dava B.K.’nun 125 maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ancak, somut olayda, …. … … Dağıtım AŞ ile kazalı ….. arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığından, … … … Dağıtım AŞ sorumluluğu B.K.’nun 41. maddesinde hükme bağlanmış olan haksız fiil sorumluluğu kapsamındadır. Bu duruma göre de … … … Dağıtım AŞ hakkında B.K.’nun 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün değildir.
… … … Dağıtım AŞ yönünden davanın yasal dayanağını B.K.’nun 41. maddesinin oluşturmasına göre, bu davalının haksız fiillerin tabi olduğu bir ve on yıllık zamanaşımı ile eylem aynı zamanda T.C.K. ‘nu kapsamda suç teşkil ettiğinden uzamış (ceza) zamanaşımı süresine tabi olacağı kuşkusuzdur. Öte yandan zaman aşımını kesen nedenler Borçlar Kanununun 133. maddesinde sayılı olup, kısmi dava açılana kadar davacıların zaman aşımını kesen bir işlemleri yoktur.
Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında Davalı … … … Dağıtım A.Ş.’nın kısmi dava ile ek davada istenen maddi ve manevi tazminat miktarlarına yönelik zamanaşımı def’inin değerlendirilmesine gelince:
Somut olayda davacıların ölüm olayı ile birlikte zararı öğrendikleri açıktır. Davacı tarafça zarar verenlerin ölümden sonraki bir tarihte öğrenildiği iddia ve ispatlanmış değildir. Bu duruma göre de davacıların üçüncü kişi durumundaki … … … Dağıtım AŞ’ne yönelik davalarını Borçlar Kanunun 60/1 maddesinde öngörülen bir yıl ya da 60/2 maddesinde öngörülen beş yıllık uzamış zaman aşımı süresinde açmaları gerektiği açıktır. Ölüm olayı 01.11.2000 tarihinde meydana gelmiş olup kısmi davanın 27.03.2006, ek davanın ise 20.10.2008 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacılar tarafından, ölüm tarihinden itibaren bir ve beş yıllık süreler geçtikten, diğer bir deyişle zaman aşımı süresinden sonra kısmi davanın ve ek davanın açıldığı, davalı … … … Dağıtım AŞ tarafından her iki davaya karşı da süresinde zaman aşımı savunmasının ileri sürülmüş bulunmasına göre anılan davalıya yönelik davanın zaman aşımına uğradığının kabulünün gerektiği açıktır.
Manevi tazminata gelince:
Davacı …’in eşi diğer davacıların babası olan sigortalı …..’in öldüğü iş kazasında sigortalının %20, davalı işverenin % 60 ve üçüncü kişinin de % 20 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı eş ile çocuklar yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde davalı … … … Dağıtım AŞ’ne yönelik davanın zaman aşımı nedeniyle reddi yerine … … … Dağıtım AŞ’tini tazminattan sorumlu tutulmak ve fazla manevi tazminat takdir edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı … … … Dağıtım AŞ.’nin öteki itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,temyiz harcının istek halinde davalılara iadesine 23.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.