Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/10412 E. 2010/7241 K. 21.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10412
KARAR NO : 2010/7241
KARAR TARİHİ : 21.06.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı, malul kaldığının tespitine, 26.08.2003 tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlanmasına yersiz ödeme nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacı sigortalının , malul kaldığının tesbiti ve 26.08.2003 tarihini takip eden ay başından itibaren maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile yersiz ödeme nedeni ile 21.008,00 TL Kuruma borcu bulunmadığının tespiti ve 16.08.2007 tarihinden itibaren ödenmeyen maluliyet aylıklarının yasal faizi ile birlikte Kurumdan tahsili istemine ilişkindir
Mahkemece davacının 2/3 oranında çalışma gücünü yitirdiği ve maluliyet başlangıcının 03.12.2008 tarihi olduğunun tespiti ile bu tarihten sonrayersiz ödemelerin iptaline ve fazla istemin reddine karar vermiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı hakkında düzenlenen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi’nin 05.06.2007 tarihli raporu ile davacıda F33 yenileyen Depresif Bozukluk teşhisi konulduğu ayrıca Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi’nin Psikiyatri Anabilim dalı tarafından düzenlenen 03.12.2008, 16.04.2008 ve 15.10.2008 tarihli raporlar esas alınarak Yüksek Sağlık Kurulu’nun 03.04.2009 tarihli raporunda davacının çalışma gücünün 2/3 nü kaybettiği ve karar tarihinden itibaren 2 yıl sonra kontrol muayenesi gerektiği ile maluliyet başlangıcının Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi’nin Psikiyatri Anabilim dalının rapor tarihi olan 03.12.2008 tarihi olduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci vekil aracılığı ile bir davayı takip etme ve usuli işlemlerini yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti dava şartlarından olup davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.. Temyiz kudretinden yoksun olan kişilerin medeni hakları kullanma ehliyeti ve dava ehliyeti yoktur.Temyiz kudreti olmayan kişiler taraf bulundukları davalarda kanuni temsilcileri tarafından temsil edilirler. Nitekim Medeni Kanun’un 405. maddesinde, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her erginin kısıtlanacağı ve görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamların, noterlerin ve mahkemelerin bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları hüküm altına alınmıştır.
Dosyadaki sağlık kurul raporlarından davacının çalışamayacak derecede Psikiyatrik rahatsızlığı olduğu ve çalışma gücünün 2/3’ünü yitirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda artık davacının haklarını gözetemeyecek derecede hasta olduğunun anlaşılmasına, hakkında alınan kararları, yapılan işlemleri ve sağlanan hakları anlayamayacağı, özellikle davanın sosyal güvenliğe yönelik olması da göz önünde tutularak Medeni Kanunun 405. maddesi ve H.U.M.K.’nun 42. maddesi gereğince kendisine vasi veya kayyım tayini sağlanması için gerekeli işlemler yapıldıktan sonra davanın sonuçlandırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir
Mahkemece yapılacak iş; sulh hukuk mahkemesine davacıya vasi tayini konusunda gerekli işlemleri yapmak için ihbarda bulunmak ve vasi atanması durumunda atanan vasinin ilgili mahkemeden alacağı husumet izin belgesiyle davayı takip etmesi sağlandıktan sonra tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 21.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.