Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2009/10349 E. 2010/6694 K. 10.06.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10349
KARAR NO : 2010/6694
KARAR TARİHİ : 10.06.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

Davacı murisinin, davalılardan işverene ait işyerinde 1979 yılının 2. ayından 1980 yılının 2. ayına kadar kesintisiz olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

Dava, davacı murisinin 28.02.1979-01.02.1980 tarihleri arasında davalı şirkete ait işyerinde çalıştığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacı murisinin davalı şirkete ait işyerinde 28.02.1979-01.02.1980 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı olarak kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı murisinin 01.06.1979 tarihinde … İnşaat Kollektif Şirketi ünvanlı iş yerinde işe girdiğine dair imzalı bildirge 02.07.1979 tarihinde ,01.03.1980 tarihinde …. İnşaat Kollektif Şirketi unvanlı iş yerinde işe girdiğine dair imzalı bildirgenin 07.04.1980 tarihinde Kurum’a verildiği, 31.08.1979 ve 11.04.1980 tarihlerinde işten çıkışı … hizmet cetvelinde görüldüğü, davalı iş yerinde; 01.06.1979-31.08.1979 tarihleri arasında 90 gün,01.03.1980-11.04.1980 tarihleri arasında 40 gün olmak üzere toplam 130 gün çalışmasının olduğu,tesbiti istenilen dönem ile çakışan başka işyeri çalışmasının olmadığı,1979/1. dönem-1980/4. dönem bordrolarının geldiği, davacı murisinin hizmet cetvelinde görülen kadar çalışmasının olduğu, 18.06.2008 tarihli Adana Ticaret Sicil Memurluğu yazısında , davalı şirketin adresinin, ortaklarının 21.09.1988 tarihinde de kaydının silindiğinin bildirildiği, zabıta araştırmasında, şirket ortağı …’ın , davalı şirketi 1990 yılında devir aldığını, şirketin 2000 yılında iflas ettiğini beyan ettiği ,dava dilekçesinin ve gerekçeli kararın davalı şirkete Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre Ticaret Sicilinde bulunan adresine tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık davalı şirketin tüzel kişiliği olup olmadığı , davada taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı noktasındadır.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı belirgin olarak 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesidir. Anılan maddeye göre, bu tür hizmet tesbiti davalarında Kurum’ a birlikte işvereninde hasım gösterilmesi zorunludur. Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu doğrultudadır.
Kollektif şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, kollektif şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır.
Bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eden fesih ve tasfiye işlemi, aynı zamanda Borçlar Hukukuna ilişkin bir hukuki işlem olup, bu karar ve işlemin hataya dayanması karşısında gerçek anlamda bir tasfiye işleminden söz edilemez. Hataya veya kasta dayalı, şeklen gerçekleşmiş bir tasfiyenin kaldırılmasının gerek o işlemi gerçekleştirenlerce, gerekse bundan zarar görenlerce istenebilmesi Borçlar Hukukunun temel kurallarından biridir. Buna yönelik düzenlemeye TTK hükümlerinde yer verilmemişse de, TTK’nun 1. maddesi yollaması ile Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde, hataya dayalı bir hukuki işlemin düzeltilmesine olanak tanınması kaçınılmazdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.01.1999 gün ve 1999/10-1-1 sayılı Kararı).
Somut olayda, Ticaret Sicil Memurluğu yazısı ve zabıta araştırmasında davalı şirketin kaydının silindiği ve fesih olduğunun bildirilmesi karşısında, mahkemece davalı şirketin tasfiye edilip edilmediği, tüzel kişiliğinin devam edip etmediği araştırılmaksızın eksik inceleme karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Yapılacak iş, davalı şirketin feshedilip feshedilmediğini, tüzel kişiliğinin devam edip etmediğini araştırmak, tüzel kişiliği sona ermiş, şirket tasfiye edilmiş ise tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyası için tasfiye memuru ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek görevli Asliye Ticaret Mahkemesinde ayrı bir dava açılması için davacı tarafa HUMK.nun 39 ve 40. maddeleri hükümleri uyarınca uygun bir önel vermek,dava açıldığı, takdirde ve alınacak sonuca göre eldeki davaya devam edebilme olanağı bulunduğu belirlendiğinde, tüzel kişiliğe tebligat yapmak, usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Kurum’un öteki itirazlarının inecelenmesine şimdilik yer olmadığına, 10.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.