Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2008/9842 E. 2009/7830 K. 04.06.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/9842
KARAR NO : 2009/7830
KARAR TARİHİ : 04.06.2009

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalı işveren nezdinde l.l2.l998- 31.5.2004 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen 01.12.1998-31.05.2004 tarihleri arasında sürekli çalıştığından bildirilmeyen sürelerin tespiti ile işçilik alacaklarının davalı işverenden istemine ilişkindir.
Mahkemece işçilik alacaklarına yönelik talebin kısmen kabulüne, 21.4.200 tarihli işe giriş bildirgesinin verilmesinden önceki süreye yönelik davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşulları 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tesbiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olaya bakıldığında; davalı işveren tarafından çalışmalarının bir bölümünün Kuruma bildirilerek, kayda geçtiği; dosya içeriği ve bordro tanık beyanlarına göre Kuruma bildirilmeyen, iddia konusu devrede aralıksız çalışma olgusunun kanıtlanmış olması karşısında, hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98; 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
Yapılacak iş; Davacının 01.12.1998-31.05.2000 tarihleri arasında çalışmalarının sürekli olduğu ve bu çalışmaların 21.04.2000-31.05.2000 tarihleri arasındaki dönem davalı Kuruma tam olarak bildirildiğinden bu dönemin yeniden tesbitinde hukuki yarar olmadığı gözetilerek 01.12.1998 tarihinden bildirimin yapıldığı 21.04.2000 tarihine kadar tesbite yönelik istemin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülerek davacının işçilik alacakları bilirkişiye hesaplattırılarak sonuca gitmekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile davanın kısmen kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelemesine, şimdilik yer almadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 04.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.