YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/9265
KARAR NO : 2009/6676
KARAR TARİHİ : 11.05.2009
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 31.12.1982- 2.1.1985 ve 1.9.1986- 3.5.1991 tarihleri arasında l479 sayılı yasaya tabi … sigortalısı olduğunun ve l.l0.2005 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitiyle, ödenmesi gereken aylıkların yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava nitelikçe,davacının 31.12.1982-02.01.1985 ve 01.09.1986-03.05.1991 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında … sigortalısı sayılması istemi ile 01.10.2005 tarihinden itibaraen yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren, 1479 sayılı Yasa’nın 24. maddesi ilk şekliyle, sigortalılığın oluşumu için, kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun gerçekleşmesi yanında, ayrıca, kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu da aramıştır. Bu kuruluşlara kayıt tarihi ise, sigortalılığın başlangıcı yönünden, yasal karine kabul edilmiştir. 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Yasa, …’lu olabilme yönünden, söz konusu 24. maddenin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulunu kaldırmış, sadece yasanın temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulunun gerçekleşmesi durumunda, sigortalılığın oluşacağını yeterli görmüştür. Buna karşın, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa bağımsız çalışanların sigortalı olabilmeleri yönünden vergi yükümlülüğünü öngörmüş, vergiden muaf olanların da kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmaları durumunda yine sigortalı sayılacaklarını kabul etmiştir. Nihayet, uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 22.03.1985 yürürlük tarihli 3165 sayılı Yasa, sigortalılığa karine yönünden vergi kaydının, bu kaydın bulunmaması veya vergiden muaf olunması halinde, esnaf ve sanatkar sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının esas alınacağını belirlemiştir.
Davacının, 20.06.1996 tarihinde kurum tarafından resen , 20.04.1982 tarihi itibariyle … sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, 02.10.1997 tarihinden itibaren prim ödemelerinin bulunduğu açık olup kayıtlara göre de 09.05.1975-31.12.198,25.03.1983-23.07.1984,02.01.1985-01.07.1986,06.05.1991-17.02.1992,01.07.1986-01.09.1986,01.02.1992-devam tarihleri arasında vergi kaydı,16.07.1997-devam tarihleri arasında esnaf ve sanatkar sicil kaydı ,20.10.1999-devam tarihleri arasında Mersin Emlakçılar Odası kaydı,06.10.1972-24.09.1997 tarihleri arasında da Mersin Ticaret ve Sanayi Odası kaydı bulunmamaktadır. Bu durumda, davacının uyuşmazlık konusu dönemlerde 2654 sayılı
Yasa ile aranan vergi kaydı bulunmamaktadır. Ancak mahkemece, davacının uyuşmazlık konusu döneme ilişkin prim borçlarını ödeyip ödemediği, ödemiş ise, hangi tarihte ödediği hususları araştırılmamıştır. Nitekim, davacı uyuşmazlık konusu dönemin primlerini ödediğini iddia etmiş, dosya içerisindeki prim ekstrelerinde de, davacının “1997 affından yararlandığı” belirtilmiştir.
Davalı Kurum’un geçmişe yönelik (uyuşmazlık konusu dönemi de kapsar şekilde) prim tahsil etmesi ve uzun süre bu primleri kullanması ve daha sonra davacının sigortalılığını iptal etmesi Medeni Kanun’un 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Sosyal güvenlik kurumlarının anayasal görevlerini yerine getirirken, sigortalılara karşı olabildiğince yasal haklarını hatırlatması ve bu durumlarını izlemesi zorunlu görev olarak ortaya çıkar. …’un bu anayasal sosyal güvenlik ödevinin gereği olarak, sigortalısını uyarmaması sonucu, primleri tahsil edilen sürelerin 1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.10.1997 gün ve E: 1997/10-578, K: 1997/758; 24.09.2003 gün ve 2003/10-489, 2003/490 K ve 03.12.2008 gün ve 2008/10-732 E ,2008/736 K sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Yapılacak iş, davacı tarafından 1997 yılında çıkarılan 4247 sayılı af yasası kapsamında ödenen primlerin uyuşmazlık konusu dönemleri de kapsayıp kapsamadığının kurumdan sormak, primlerin tahsil edildiğinin tespiti halinde bu süreleri MK.2 madde gereğince sigortalılık süresi olarak kabul edip davacının tahsis talep tarihine göre yaşlılık aylığı şartlarının olup olmadığını da yöntemince tespit edip gerektiğinde iş ve sosyal güvenlik konularında uzman bir bilirkişiden de rapor aldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine oybirliği ile karar verildi.