YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/20271
KARAR NO : 2009/16312
KARAR TARİHİ : 14.12.2009
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 01.08.2006 tarihinden itibaren kısmi yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbitine karar verilmiş ise de varılan bu sonuç doğru değildir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerder, davacının 17.09.2003 tarihli giriş bildirgesi ile 04.10.2000 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında … sigortalısı olarak kayıt ve tescilinin yapıldığı, 1479 sayılı Yasa’nın ek geçici 18 maddesine göre süresinde başvurarak 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasında vergi kaydının bulunduğu 3024 günlük (8 yıl 4 ay 24 gün) süreyi borçlanarak primlerini süresinde Kuruma ödediği, 04.10.2000-07.06.2006 tarihleri arasındaki döneme ait primleri 31.07.2008 tarihinde Kuruma ödediği ayrıca 506 sayılı Yasa kapsamında 649 günlük zorunlu sigortalı çalışmalarının bulunduğu, tahsis talebinin ise 07.06.2006 olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının vergi kaydının bulunduğu 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki 3024 günlük süreye ait primleri ödeyerek 1479 sayılı Yasa’nın geçici 18 maddesine göre yapılan borçlanmanın geçerli olduğu konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacının yaşlılık aylığı şartlarının borçlanmanın yaptığı tarih olan 27.04.2004 tarihinde yürürlükte olan 1479 sayılı Yasa’nın 35 maddesi uyarınca mı yoksa 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasa’nın 37 maddesi ile 1479 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 10 maddesi hükümlerine göre mi belirleneceği noktasında toplanmaktadır.
1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunla eklenen Geçici 10. maddesi hükmünde; … sigortalılarının tam yaşlılık aylığı ve kısmî yaşlılık aylığına hak kazanmalarına ilişkin istisna ve geçiş dönemi koşulları düzenlenmiş olup, bu yönde; 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı (01.10.1999) itibarîyle aylık bağlanmasına hak kazananlarla, aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az süre kalan sigortalıların önceki hükümlere göre tam veya kısmî yaşlılık aylığı hakları saklı tutulmuştur. Yine tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi özel koşulları 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup da 01.10.1999 tarihi itibariyle bayan sigortalı ise 20, erkek sigortalı ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına, 2 ila 10 tam yıl arasında, kalan sürenin fazlalığına bağlı olarak artan şekilde yaş koşulu da getirilmek suretiyle dokuz kademeli olarak düzenlenmiştir. Tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek, bu iptal kararının 23.05.2002 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, yeni yasal düzenlemede 01.06.2002 yürürlük tarihli 4759 sayılı Kanunla yapılmıştır.
Somut olayda davacı, 1479 sayılı Yasa’nın geçici 18. maddesi kapsamında vergi kaydının bulunduğu 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki 3024 günlük süreye ait primleri kuruma 27.04.2004 tarihinde ödemiştir. 4759 sayılı Yasa’nın 7. maddesi ile 1479 sayılı Yasa’ya eklenen geçici 10/II maddesinin yürürlüğe girdiği 01.06.2002 tarihinde 1479 sayılı Yasa’nın geçici 18 maddesi kapsamında yapılmış bir borçlanma da bulunmamaktadır. Bu durumda davacının yaşlılık aylığı bağlanma koşullarının borçlanmanın yapıldığı 27.04.2004 tarihinde yürürlükte bulunan 1479 sayılı Yasa’nın 35.maddesine göre değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2005 gün ve 2005/10-138-221, 15.03.2006 gün ve 2006/21-36-80 sayılı kararları)
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,14.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.