Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2008/20265 E. 2009/16728 K. 21.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/20265
KARAR NO : 2009/16728
KARAR TARİHİ : 21.12.2009

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı,davalı işveren nezdinde 21.5.2001-20.5.2005 tarihleri arası 1439 gün,5.3.2006-13.12.2006 tarihleri arası 278 günlük çalışmalarının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Dava, davacının davalı işverene ait iş yerinde 21.05.2001-20.05.2005 tarihleri arasında 1439 gün, 05.03.2006-13.12.2006 tarihleri arasında 278 günlük çalışmalarının tespiti ile işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş ise de, bu sonuca eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak varılmıştır
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalı işverene ait 10112875 sicil nolu iş yerinde 05.03.2006-01.01.2007 tarihleri arasında 297 günlük çalışmasının Kuruma bildirildiği, davacının iş yerinde 2001 yılından itibaren çalıştığı ve 29.06.2006 tarihinde iş kazası geçerdiği iddiası ile yaptığı başvuru nedeni ile iş yerinde yapılan inceleme sırasında SSK müfettişi tarafından tutulan 01.12.2006 tarihli tespit tutanağında davacının iş giriş tarihinin 05.03.2006 olarak yazılı olduğu ve tutanağın davacı tarafından imzalandığı, aynı inceleme sırasında davacının SSK müfettişine verdiği 18.01.2007 tarihli ifadesinde ise iş yerinde Mayıs 2001 de ilk kez çalışmaya başladığını 2005 yılında işten ayrıldığını, mart 2006 tarihinde tekrar çalışmaya başladığını ve 3 hafta sonra iş kazası geçerdiğini söylediği, İşyeri Denetim Raporunun sonuç kısmında davacının iş yerinde çalışmaya başladığı tarihin 05.03.2006 omlarak tespit edildiği önceki dönemlerdeki iddia ettiği çalışma süreleri yönünden mahkeme başvurabileceğinin belirtildiği, İş kazası iddiası ile ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Müfettişi tarafından düzenlenen 29.01.2007 tarihli rapora göre ise davacının 29.03.2006 tarihinde iş kazası geçirdiğinin ve olayda işveren % 50 Davacının ise % 50 oranında kusurlu olduğu görüşünün bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Öte yandan gerek 506 Sayılı yasanın 130.maddesinin 4.fıkrasında gerekse 4857 sayılı Yasa’nın 92. maddesinde “sigorta müfettişlerince tutulan tutanakların aksi sabit oluncaya kadar muteber” olacağı bildirilmiştir.
Somut olayda 01.12.2006 tarihli tespit tutanağında davacının işe giriş tarihinin 05.03.2006 olarak yazılı ise de davacı tarafından SSK müfettişine verilen 18.01.2007 tarihli ifadede iş yerinde Mayıs 2001 de ilk kEz çalışmaya başladığını, 2005 yılında işten ayrıldığını, mart 2006 tarihinde aynı işyerinde tekrar çalışmaya başladığını söyleyerek 05.03.2006 olarak yazılan işe başlama tarihinin ikinci defa çalışmaya başladığı tarih olması ve 2006 yılı öncesi çalışma iddiası yönünden bir tespit yapılmayıp, açılacak dava ile çalışma iddiasını ıspatlaması gerektiğinin belirtilmiş bulunmasına göre, 506 sayılı Yasa’nın 130 maddesi ile 4857 sayılı Yasa’nın 92 maddesi kapsamındaki bir tutanaktan sözedilemez.
Mahkemece yukarda açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davalılara ait iş yerinde çalışan bordro tanıkları ise de 05.06.2006 tarihinden itibaren çalışmaları Kuruma bildirilen ve iş yerinde iş kazası geçirdiği sabit olan davacının çalışması bulunmadığına ilişikin sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; davacının çalıştığını iddia ettiği iş yeri ile ilgili Kuruma verilmiş dönem bordrolarında aynı dönemde bilrikte çalışması görülen başkaca bordro tanıklarınının fiili çalışmanın varlığı ile ilgili bilgilerine başvurmak, bordro tanıklarının anlatımlarının yeterli olmadığı sonucuna varılması halinde zabıta marifetiyle tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan, kayıtlı iş yeri sahiplerini ve adreslerini açık ve net olarak belirleyip, Belediyeden ve Vergi Dairesinden bu iş yerlerinin kayıtlarını getirip komşu ve yakınlıklarını tespit etmek, sonrasında bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtları SGK’dan getirtilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının işçilik alacakları ile ilgili diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine 21.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.