YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/19625
KARAR NO : 2009/16710
KARAR TARİHİ : 21.12.2009
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı,davalılardan işverene ait işyerinde 1.2.2004-22.6.2004 tarihleri arasında çalıştığının tesbitiyle 3.000 dolar ücret alacağının yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekilleri vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının 1.2.2004-22.6.2004 tarihleri arasında davalı şirkete çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulü ile davacının davalı işyerinde 1.2.2004-22.6.2004 tarihleri arasında 142 gün çalıştığının tespitine, 3000 ABD Doları ücret alacağının 5.11.2004 tarihinden itibaren Devlet bankalarınca dolar cinsinden bir yıl vadeli mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı yasanın 79. maddesi bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olusu her türlü delille ispat kazanabilirse de çalışmanın konusu niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları yada komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555- 3.11.2004 gün 2004/21- 480-579 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı şirketin 3.6.2004 tarihinde 506 sayılı Yasa kapsamına alındığı, getirtilen dönem bordrolarına göre 2004 yılının 6 ayından sonra çalışan 3 işçinin bulunduğu, vergi kaydına göre şube işyeri olarak 1.9.2003 tarihinden beri faal olduğu, Dubai Başkonsolosluğu’nun 10.7.2006 tarihli yazısında davalı şirket ile Al Sfahar Transport and Contracting Co şirketi arasında iş oraklığına dair bir kaydın bulunmadığı, bu yabancı şirket tarafından yazılan ve tercümesi dosyaya sunulan belgede; davacı henüz Türkiye’de iken telefonla iş görüşmesi yapıldığı, davacının vize işlemlerinin şirketlerince takip edildiği, ikinci iş görüşmesinin Dubai’de gerçekleştiği 1 yıllık çalışma taahhüdüne rağmen davacının ülkesine geri döndüğü ve Dubai ye gelirken davalı şirketin yetkilisi olarak beyan edilen Hülya’nın davacı için ödediği uçak bileti parasının Hülya’ya 450 dolar olarak geri ödendiğinin bildirildiği, davacı tarafından dosyaya tercümesi sunulan davalı şirket ile adı geçen Al Shafar şirketi arasında tedarikçilik konusunda yapıldığı görülen sözleşme örneğinde sadece Hülya’nın imzasının bulunduğu yabancı şirket yetkilisine ait bir imzasının yer almadığı ,sözleşmede davacı hakkında bir hüküm bulunmadığı anlaşılmaktadır
Somut olayda dinlenen davacı tanıklarının yukarıda açıklandığı üzere çalışmaları kayda geçmiş kişiler olmadığı halde beyanları esas alınarak hazırlanan bilirkişinin raporuna göre davacının yurt dışında davalı şirketin geçici işçisi olarak çalıştığının kabulü isabetsiz olmuştur.
506 sayılı Yasa’nın 7 maddesinde işveren tarafından geçici görevle yabancı ülkelere gönderilen sigortalının bu kanunda yazılı hak ve yükümlülükleri bu görevi yaptıkları sürece devam edeceği belirtilmiştir. Olayda davacının davalı şirket bünyesinde Türkiye’de bir çalışması bulunmadığı gibi yurt dışına davalı şirket tarafından işçi olarak götürüldüğüne dair herhangi bir belgede sunulamamıştır . Davacının yurt dışın davalı şirket işçisi olarak çalıştığı biri bordro tanığı olmayan ve diğeri de Dubai’de tanıştığı hostes iki arkadaşının beyanları dışında başkaca kuşkudan uzak somut bir bilgi ve belge ile kanıtlanmadığına ve .davacının davalı şirketle birlikte iş yaptıklarını iddia ettiği yabancı Al Sfahar şirketinin de davacının kendi işçileri olduğunu yazılı olarak beyan etmesi karşısında, davacının davalı şirketin işçisi olduğu yönündeki hizmet tespitiyle işçilik alacakları istemlerinin reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davalı işverene iadesine 21.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.