Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2008/19399 E. 2009/16883 K. 22.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/19399
KARAR NO : 2009/16883
KARAR TARİHİ : 22.12.2009

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 09.09.1986-31.10.2002 tarihleri arasında 5953 sayılı Yasa kapsamında gazeteci olarak çalıştığının, 506 sayılı Yasa’nın ek 5. maddesi kapsamında sigorta primi yatırılması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1.Dosyadaki yazılara,toplanan delillere,hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2.Davacı;09.09.1986 tarihinden itibaren davalı TOBB bünyesinde 5953 sayılı Yasa kapsamında gazeteci olarak çalıştığının, 506 sayılı Yasanın ek 5. maddesi kapsamında sigorta primi yatırılması gerektiğinin tesbitini talep etmiştir.
Mahkemece 28.05.2008 tarihili karar ile davanın kabulüne davacının 09.09.1986-31.10.2002 döneminde SSK sigortalısı olduğunun tesbiti ile 01.09.1987-31.10.2002 dönemine ait SSK primlerinin Basın İş Kolu kapsamında yatırılması gerektiğinin tesbitine karar verilmiş ve bu karar davalılarca temyiz edilmiştir.
Mahkemece işin esası hakkında karar verildikten sonra davacı vekilinin talebi ile 08.09.2008 tarihli tavzih kararı verilerek hüküm fıkrasının bir bölümü “ sigorta primlerinin işveren tarafından SSK basın İş Kolu Kapsamında dava dosyasına bildirilen ücretler üzerinden yatırılması gerektiğinin tesbitine” cümlesi eklenerek düzeltilmiştir.
HUMK nun 455 maddesi “Hüküm müphem ve gayrıvazıh olur veya mütenakız fıkraları ihtiva ederse icrasına kadar iki taraftan her biri iphamın tavzihini ve tenakuzun ref’ini istiyebilir.” hükmünü içermektedir.
Tavzih, bir hükmün anlaşılamayacak biçimde bulunması veya açıklıkla anlaşılmaz ve çelişik fıkraları taşıması durumunda, hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması amacıyla başvurulan yasal bir yoldur. Açıklama yoluyla, verilen hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.nun 389. maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.nun 381. maddesi (kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. HGK’nun 27.09.2006 Tarih, 2006/9-652 Esas- 2006/575 Karar 27.09.2006 sayılı ilamı da bu yönlere işaret etmektedir.
Usul kuralları ise kamu düzenini ilgilendiren, yargılamanın her aşamasında taraflar lehine ve alehine usuli kazanılmış oluşturan kurallardır.
Somut olayda 08.09.2008 tarihli tavzih kararı ile davacının 01.09.1987-31.10.2002 dönemine ait SSK primlerinin Basın İş Kolu kapsamında ve işverenin dava dosyasına bildirdiği ücretler üzerinden yatırılması gerektiğinin tesbitine karar verilmiş ise de bu şekilde yıllar ve aylar itibarı sigorta primine esas alınacak ücret açıkça belirlenmediğinden tavzih kararı hükmün infazında da tereddüt yaratacak nitelikte ve yukarıda belirlenen HUMK nun 388 ve 389. maddelerine aykırıdır.
Bir başka deyişle davacı talebi ile mahkemece tesbit edilen çalışma süresinin gerçek kazancı üzerinden prime tabi tutulması gerektiğinin tesbitini amaçlamıştır. Hüküm fıkrasında prime tabi kazançların tereddüt yaratmayacak şekilde net olarak belirlenmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Öte yandan Tüm dosya kapsamı ile davacının Basın işkoluna tabi işyerlerinde 5953 sayılı Yasa kapsamında gazeteci olarak geçen 4579 gün primi ödenmiş süreye dayalı olarak 01.11.2002tarihinde SSK dan emekli olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu olan husus davacının 09.09.1986 tarihinden itibaren davalı TOBB bünyesinde 5953 sayılı Yasa kapsamında gazeteci olarak geçen ve SSK ile ilgilendirilmeyen çalışmaları nedeni ile TOBB’nden aldığı gerçek ücretler üzerinden ve 506 sayılı Yasanın ek 5. maddesi kapsamında sigorta primi yatırılması gerektiğinin tesbiti noktasındadır. Yukarıda da belirlendiği şekilde davcının 01.11.2002 tarihinde SSK dan Yaşlılık aylığına hak kazanmasını sağlayan hizmeti ile TOBB bünyesinde 5953 sayılı Yasa kapsamında gazeteci olarak geçen ve SSK ile ilgilendirilmeyen çalışmaları nın Basın iş koluna tabi olduğu tartışmasızdır. Ne var ki anılan süre ile ilgili asıl hüküm infaza elverişli olarak kurulmadığı gibi, tavzih hükmü de yukarıda anılan HGK kararında belirlenen sınırların ötesinde asıl hükmü değiştirir ve genişletir nitelikte bulunduğundan bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının ücret ödemelerini gösterir tüm belgeler ve varsa banka hesap dökümleri getirtilerek ve yaşlılık aylığına dayanak olan hizmetle ilgili primlerin de basın işkolu kapsamında ödenip ödenmediği hususu araştırılıp506 sayılı Yasanın ek 5. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek süre yönünden anılan maddenin yürürlük tarihi de nazara alınarak bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.12.2009 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

1-Davacı vekilin verdiği 01.07.2008 tarihli tavzin istemi üzerine mahkemece 08.09.2008 tarihli karar ile tavzih talebinin kabulüyle ilk kararda davacının davalıya ait işyerinde 01.09.1987-31.10.2002 tarihleri arasında Basın İş Kolu kapsamında tespitine karar verilen sürede sigorta primlerinin işverenin dava dosyasına bildirdiği ücretler üzerinden yatırılması gerektiğinin tespitine karar verilmek suretiyle karar tavzih edilmiş, 08.09.2008 tarihli tavzih kararı davalı işveren vekiline 17.09.2008, davalı SGK Başkanlığına 18.09.2008 tarihinde tebliğ edildiği halde bu karar temyiz edilmemekle kesinleşmiştir.
Kesin hüküm, hükmü veren mahkemede dahil diğer bütün mahkemeleri bağlar. HUMK’nun 427 ve müteakip maddelerinde temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen bir mahkeme kararının Yargıtay’ca re’sen incelenerek bozulabileceğine ilişkin bir düzenleme mevcud olmayıp aksinin kabulü yargı erkine güveni azaltacağından Sayın Çoğunluğun mahkemenin 08.09.2008 tarihli tavzih kararının bozulmasına ilişkin kararına katılmıyorum.
2-HUMK.’nun 83. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Ancak HUMK.’nun 84. maddesine göre ıslah tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceya kadar, tahkikata tabi olmayan davalarda ise yargılamanın bitimine kadar yapılabilir.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde ” davacının davalıya ait işyerinde 09.09.1986-31.10.2002 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak çalıştığının ve davalı işverenin 506 sayılı Yasa’nın Ek 5. maddesine göre basın sigortası primi yatırması gerektiğinin” tespitini talep etmiş, mahkemece 28.05.2008 tarihli karar ile “davacının 09.09.1986-31.10.2002 döneminde SSK sigortalısı olduğunun tespiti ile 01.09.1987-31.10.2002 tarihleri arası döneme ait sigorta primlerinin SSK Basın İş Kolu kapsamında yatırılması gerektiğinin tespitine ” karar verilmiştir.
Davacı, 01.07.2008 tarihinde verdiği dilekçe ile bu defa “sigorta primlerinin işverene dava dosyasına bildirilen ücretler üzerinden yatırılması gerektiğinin ” tespitine karar verilmesini talep etmektedir.
Mahkemece yargılamaya son verilmiş ve nihai karar verilerek hakim davadan elini çekmiştir. Artık ıslah yolu ile talep sonucunun değiştirilebilmesi mümkün değildir. Davacının davalı işverene ait işyerinde uyuşmazlık konusu olan dönemde aylık ne kadar ücretle çalıştığına ilişkin ayrı bir tespit davası açması her zaman mümkündür. Kaldı ki mahkemece ücret ile ilgili olarak verilen tavzih kararı kesinleştiğinden bu yönün bozma nedeni yapılması mümkün değildir.
Bu nedenle Sayın Çoğunluğun mahkemenin 28.05.2008 tarihli kararını davacının tespitine karar verilen sürede ücret ödemelerinin ve banka hesap dökümlerinin getirtilerek ücretinin mahkemece tespit edilmesine ilişkin araştırmaya yönelik bozma kararı gerekçesine katılmıyorum.
3-Davalıların 28.05.2008 tarihli mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Davacı 09.09.1986-31.10.2006 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde Basın İş koluna tabi sigortalı olarak çalıştığının ve sigorta primlerinin 506 sayılı Yasa’nın Ek 5. maddesi gereğince ödenmesi gerektiğinin tespitini talep etmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 09.09.1986 tarihinde davalı T. Odalar Borsalar Birliği yayın organlarında çalışmaya başladığı ve Birlik personelinin sosyal güvenliği 506 sayılı Yasa’nın geçici 20. maddesi gereğince kurulan T. Odalar Borsalar Birlik Personeli Sigorta ve Emekli Sandığı Vakfına tabi olduğundan bu sandığa üye olduğu “Sarı Basın Kartı” alabilmek amacıyla kendisini önceden çalıştığı Havadis Gazetecilik Ltd. Şirketi (Tasvir Gazetesi)’nden 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak gösterilmesi nedeniyle Sandık üyeliğinden 14.07.1988 tarihi itibariyle ayrıldığı ve Vakıf Senedinin 6/E maddesi gereğince sandığa destek primi ödediği, 09.09.1986-14.07.1988 tarihleri arasında sandık üyesi olduğu, davalıya ait işyerinden 31.10.2002 tarihinde emekli olmak amacıyla ayrıldığı, uyuşmazlık konusu dönemde daha önce 01.05.1985 tarihinde işe girdiği dava dışı 12518 sigorta noul Havadis Gazetecilik Ltd. Şirketi tarafından SGK.’na 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak 01.01.1986-31.12.1988, 01.06.1990-12.11.1993 tarihleri arasında tam olarak çalışmasının bildirildiği, SGK’na 16.11.2002 tarihinde yaşlılık aylığı almak üzere müracaat ettiği, SGK.’ca 506 sayılı Yasa’ya tabi 4579 gün, Vakıf Sandığına tabi 591 gün, Emekli Sandığına tabi 450 günlük hizmetleri birleştirilerek 01.12.2002 tarihi itibariyle toplam 5620 gün hizmet esas alınarak davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır.
Davacının davalı yanında çalıştığının tespitine, karar verilmesini istediği 09.09.1986-31.12.1988, 01.06.1990-12.11.1993 tarihleri arasındaki dönemde dava dışı başka bir işveren tarafından çalışmaları bildirilmiş olup mahkemece davacının bu dönemde davalıya ait işyerinde çalıştığının tespitine karar verilmek suretiyle çifte sigortalılık oluşturulmuştur.
Davacının bu dönemde davalıya ait işyerinde çalıştığı kabul edildiği takdirde SGK.’na bildirilen bu çalışmanın iptali gerekir. Bu yönünle dava, dava dışı Havadis Gazetecilik Ltd. Şirketinin de hak alanını ilgilendirmektedir.
Öte yandan davacının dava dışı işveren tarafından 09.09.1986-31.12.1988, 01.06.1990-12.11.1993 tarihleri arasında bildirilen çalışmalarından 01.09.1987-31.12.1988, 01.06.1990-12.11.1993 tarihleri arasındaki dönemin mahkemece “Basın İş Kolu” kapsamında geçtiğine ve bu dönem çalışmalara ilişkin primlerin 506 sayılı Yasa’nın Ek 5. maddesine göre yatırılması gerektiğinin tespitine karar verilmek suretiyle davada taraf olmayan dava dışı işveren Havadis Gaz. Ltd. Şirketini de bağlayacak şekilde hüküm kurulmuştur.
Her iki nedenle de dava, dava dışı Havadis Gazetecilik Ltd. Şirketinin hak alanını ilgilendirmekte olup bu işveren davada taraf olmadığından mahkeme kararının davacıya dava dışı işveren Havadis Gaz. Ltd. Şirketini yöntemince davaya dahil etmesi için önel verilmesi, bu işverenin davaya karşı beyanı alınıp bildireceği deliller toplandıktan sonra davacının 01.01.1986-31.12.1988, 01.06.1990-12.11.2003 tarihleri arasında hangi işveren yanında çalıştığı belirlenerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmalıdır.
Mahkemenin 28.05.2008 tarihli kararının bu nedenlerle bozulması görüşünde olduğundan Sayın Çoğunluğun bozma kararı gerekçesine katılmıyorum.