Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2008/18539 E. 2009/15926 K. 08.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/18539
KARAR NO : 2009/15926
KARAR TARİHİ : 08.12.2009

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 3.11.1999- 5.10.2002, 10.2.2003-6.6.2003, 1.3.2004- 15.7.2004 ve 17.11.2004-11.11.2005 tarihleri arasında geçen ve Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tesbitiyle, işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, tesbit davasının reddine, işçilik alacaklarının kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

Davacı ,23.02.2007 tarihli dilekçesi ile, davalı işyerinde 03.11.1999-05.10.2002, 10.02.2003-06.06.2003, 01.03.2004-15.07.2004, 17.11.2004-11.11.2005 tarihleri arasında geçen ve kuruma eksik bildirilen hizmet süresinin tesbiti bu döneme ait işçilik alacaklarının davalı işverenden tahsilini istemiştir.
Mahkemece, hizmet tesbitine ilişkin davanın reddi ile, bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasına karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, davacının, işyerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da, primleri ödenmiştir. Öte yandan, işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece, açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesi olup, bu tip hizmet tesbiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Bu tür davalarda, öncelikle, davacının çalışmasına ilişkin belgelerin işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa
işyerinin gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma olgusunun varlığı özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispat kazanabilirse de, çalışmanın konusu, niteliği, başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli, dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde işyerinde çalışmış ve işverenin resmi kayıtlara geçmiş bordro tanıkları, yada, komşu işverenlerin aynı nitelikte işi yapan ve bordrolarına resmi kayıtlarına geçmiş çalışanlardan seçilmesine özen gösterilmelidir. Bu tanıkların ifadeleri ile, çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir
Davacının, 1999 yılından itibaren davalı işyerinde çalışma iddiasını doğrulayan tanık beyanları mevcut olmakla birlikte, davalı işyerinden ilk işe giriş bildirgesi 05.10.2002 tarihinde verilmiştir. İşe giriş bildirgelerindeki imzalar davacı tarafından inkar edilmemiştir.Bu durumda, 2002 yılından önceki çalışmanın, 2002 yılı sonrasındaki dönemi de kapsar şekilde ve bir bütün halinde devam edip etmediğinin işveren tarafından SSK na verilen prim bordrolarında kayıtlı çalışanlar arasından re’sen seçilecek tanıklar vasıtası ile araştırılarak; işe giriş bildirgesinden önceki dönemi kapsayacak şekilde ve 1999 yılından itibaren çalışmanın var olup olmadığı, 2002 yılından sonraki çalışmanın ise, sürekli olarak mevcut olup olmadığı kesin olarak, kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması gerekirken, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş olması, isabetsizdir.
Yapılacak iş; işyerinden verilen dönem bordroları getirtilerek; bordro tanıkları, gerekirse, komşu işyerleri kayıtlarına geçen komşu işyeri çalışanlarının tanık olarak beyanlarına başvurmak, davacının çalıştığı süre belirlenerek işçilik alacaklarını bu süreye göre hesaplattırılarak çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının işçilik alacaklarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 8.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.