Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2008/12591 E. 2009/11843 K. 01.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/12591
KARAR NO : 2009/11843
KARAR TARİHİ : 01.10.2009

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı, talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.11.2007 tarihi itibariyle ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
Dava, davacının 16.01.2006 tarihinde vefat eden murisinden dolayı ölüm aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının eşi sigortalı …’ın 16.01.2006 tarihinde öldüğü, ölüm tarihinde 4 yıl 11 ay 24 gün sigortalı hizmetinin bulunduğu davacının 04.10.2007 tarihli tahsis talebinin davalı Kurumca murisin 5 yıllık sigortalılık süresi bulunmadığından bahisle reddedildiği anlaşılmaktadır.02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 24.07.2003 tarihli 4956 sayılı Yasa’nın 21. maddesi ile değişik 1479 sayılı Yasa’nın 41. maddesi gereğince ölüm aylığına hak kazanabilmek için “5 tam yıl” sigorta primi ödenek koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığın çözümü için sosyal güvenlik hakkının hukuksal niteliğinin tartışılması gerekir.
Sosyal Güvenlik; Anayasal sosyal temel bir hak olarak Anayasamızda yer almıştır.Durumları ne olursa olsun; kişilere, karşılaştıkları sosyal riskler sonucu güvence temin etmeyi kabul eden Sosyal Güvenlik ilkesinin alt yapısını Sosyal Sigortalar oluşturur.Sosyal Güvenlik temel bir ilke, Sosyal Sigortalar ise bu ilkeyi gerçekleştirmeye yarayan araçlardan en önemlisidir. Sosyal sigortaların en önemli kollarından birisini ise kuşkusuz ölüm sigortası oluşturur.Bu sigorta kolu ile; sigortalının ölümü halinde hak sahibi yakınlarına yaşamlarını idame ettirmek için Sosyal Güvence sağlanması amaçlanır. Anayasa, belli koşulların yerine getirilmesi halinde, bu hakkı sağlama yükümünü doğrudan Devlete vermiştir. Bu yönüyle tamamen kamusal ve zorunlu bir hak olarak karşımıza çıkar.
Diğer yandan çalışan kişinin sosyal güvenceden yoksun bırakılmaması ve mevcut koşulların en uygun biçimde çalışanlara tanınarak yaşamın kolaylaştırılması Devletin ana temel görevlerinden birisidir. Bu hak diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin katıldığı Avrupa Sosyal Şartı anlaşmalarının da bir gereğidir. Bu nedenledir ki sosyal güvenlik haklarından vazgeçilemez bu haklardan kimse yoksun bırakılamaz, miras yoluyla yakınlarına geçer. İlgili kişi kadar Devlet tarafından da korunması sağlanmalıdır.
Somut olayda beş yıl koşulunun eksik 6 günlük süre nedeniyle oluşmadığı görülmekte ise de bu altı günlük eksik sürenin yıl 365 gün olmasına rağmen 1479 sayılı Yasa’nın 72. maddesine göre yılın 360 takvim günü sayılmasından ortaya çıktığı görülmektedir. Sigortalısından 4 yıl 11 ay 24 günlük prim almış ve kullanmış olan Kurumun beş yıl şartının altı günlük eksik süre nedeniyle yerine gelmediği gerekçesiyle davacının ölüm aylığı talebini reddetmesi Medeni Kanunun 2. maddesinde ifadesini bulan objektif iyiniyet kuralına aykırılık teşkil ettiği gibi Kurumun bu İşlemi Sosyal Güvenlik hakkının hukuksal niteliği ile de örtüşmemektedir.
Yapılacak iş; davacı bu eksik altı günlük sürenin primini 02.11.2007 tarihinde yatırdığına göre primin yatırıldığı tarihi takip eden aybaşı olan 01.12.2007 tarihinden itibaren ölüm aylığına hak kazandığının tespitine karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, , 01.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.