Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2007/4315 E. 2007/8039 K. 14.05.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/4315
KARAR NO : 2007/8039
KARAR TARİHİ : 14.05.2007

Mahkemesi :İş Mahkemesi

Davacı, murisin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı ile İhbar olunan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğramış oldukları maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davacı eş için 25.000.-YTL., çocuklar … için ayrı ayrı 7500.-YTL. manevi tazminata hükmedilmiştir. Mahkemenin davacıların,….. ilk hükmü temyiz etmemeleri nedeniyle davalı taraf lehine usuli müktesep hak doğduğunu nazara almadan eşe 15.000.-YTL. herbir çocuk için ayrı ayrı 5.000.’er YTL. manevi tazminat yerine fazla manevi tazminata hükmetmesi usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.’nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının tümden silinerek yerine,
“1-Davacıların maddi zararları SSK.’ca bağlanan aylıkla karşılandığından maddi tazminat taleplerinin reddine, maddi tazminat talebi maddi zararın SSK.’ca bağlanan aylığın peşin sermeye değeri ile karşılanmakla reddedildiğinden ve bu durumun dava açılmadan önce davacı tarafça bilinmesi mümkün olmadığından davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
2-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmın kabulü ile davacı eş …… için 15.000.00.-YTL. çocuklar, ….. için 5.000.00.-YTL.,Ali Demirtürk için 5.000.00.-YTL., ….. için 5.000.00.-YTL.,….(evlatlık) için 5.000.00.-YTL., …. için 5.000.00.-YTL., ….. için 5.000.00.-YTL. manevi tazminatın 02.03.2001 olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Karayollarından alınarak davacılara verilmesine, davacıların fazla isteklerinin reddine,
3-Davalı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına., davacılar tarafından yatırılan 1.085.-YTL. harcın karar kesinleştikten sonra talep halinde davacılara iadesine,
4-Karar tarihinde Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hüküm altına alınan maddi tazminat üzerinden davacı … için 1.700.-YTL., diğer davacıların herbiri için ayrı ayrı 600.00.-YTL. avukatlık üçretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, reddedilen bölüm üzerinden davacı …’ten 1.700.-YTL. diğer davacıların herbirinden ayrı ayrı 450.00.-YTL. avukatlık ücretinin alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan toplam 497.00.-YTL. yargılama giderinden kabul ve red orarına göre takdiren 263.41.-YTL.’sının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde ihbar olunanlara iadesine, 14.05.2007 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Düzelterek Onama yönündeki çoğunluk görüşüne aşağıdaki nedenlerle karşıyım:
1-Yüksek Mahkeme, bir inceleme mahkemesidir. Hüküm mahkemesi değildir. Denetim makamı, temel olarak hükmü bozma veya onama ile yetkilidir. Düzeltilerek Onama, istisnai bir yetkidir. İstisnai yetkiler yorumla genişletilemez. Manevi tazminatta düzelterek onama yetkisi genel olarak başvurulan bir yetki değildir. Nitekim dairemizin önceki uygulaması ve diğer tazminat dairelerinin uygulamaları manevi tazminatta düzelterek onama yetkisini işletme biçiminde olmamıştır. İstikrarlı uygulamada bu şekilde teşekkül etmiştir.
2-Manevi tazminatı takdir hakkı, hüküm mahkemesinindir (BK.45.47.49 ve MK. 24). Yasa koyucunun bu yetkiyi alt mahkemeye vermesinin temel nedeni alt mahkemenin hukukun yanında vakıaları değerlendiren bir mahkeme oluşudur. Yargı makamlarından olaya ve maddi delillere en yakın olan organ alt mahkemedir. Manevi tazminat çoğunlukla olayların takdirinden kaynaklanan bir tazminat şeklidir. Yüksek Mahkeme elbette alt mahkemenin takdirini inceleyebilecektir. Ancak alt mahkemenin yerine geçerek takdiri bizzat kendisi yapamayacaktır.
3-Düzelterek onama Prof. Kuru’nun isabetle vurguladığı gibi hukuk kuralının uygulanmasında hata edilmiş olması ön şartına bağlıdır. Yeniden yargılamayı gerektirmemek gerekli ve fakat yeterli olmayan bir şarttır. Takdir hakkının az veya çok kullanılması bir hukuk hatası anlamına gelmez. Bu bir tercih meselesidir.
4- 3 nolu gerekçemin doğal uzantısı, bu tür bir uygulamanın hakimin direnme hakkını ve bozma aleyhinde olan tarafın direnmeyi isteme imkanını ortadan kaldırmaktadır. Usul dengesi, HUMK. 438 hükmü yanlış yorumlanarak bozulmaktadır.
5-Düzeltilen miktar ile hükmedilen miktar arasında büyük bir fark yoktur. Özellikle enflasyonun para değerini hızlı bir şekilde çökertmesi karşısında her ikisi arasındaki fark önemsenemez. Takdir ve hakkaniyet hukuku terimiyle, Yargıtay’ın müdahalesini haklı kılacak fahiş bir hata yoktur. Bu yönden düzelterek onama gerekçesinin hakkaniyet ve hak temelinde de dayanağı bulunmamaktadır. Daha ötesi olayın niteliğine, manevi tazminatın amacına ve para değerinin azaltıcı karakterine göre hükmedilen tazminat dahi azdır. Ne var ki davacı temyizi olmaksızın Yüksek Mahkemenin böyle bir gerekçe ile davacı lehine dokunma hakkı yoktur.
6-Çağımızın hukuk anlayışında manevi tazminatın belirlenmesinde keyfilikler eşitsizlikler aşılmakta, ortak ve somut bir ölçü bulmak gerektiği kabul görmektedir. Kimilerine göre manevi tazminat acı ve üzüntüyü giderme ve öfkeyi yatıştırma parasıdır. Yargıtay’ın 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen ve dairemizin çoğu kararında yenilenen bu görüş, eski çağların öç almayı önlemek ve toplumda huzur ve barışı sağlamak adına konulan kısas kuralını ve uzantısı olan “diyet” uygulamasını çağrıştırmaktadır. Dünyada hiçbir aletin dozunu saptıyamacağı bir acının, üzüntünün, bunalımın ve sıkıntının manevi tazminatın dayanağı ve ölçüsü sayılması akla uygun olmadığı gibi aynı zamanda sakıncalıdır.
Bu olumsuzluğu aşmada alınması gereken ölçülerin neler olması lazım geldiği noktasında; şu saptamalarda bulunmayı uygun görmekteyiz.
Manevi tazminatın, maddi tazminat ödenmesinin imkansızlığı durumunda tamamlayıcı ve denkleştirici işlemini göz ardı etmemek gerekir. Hiç maluliyet olmasa bile, bedensel zarara uğrayan kişinin manevi tazminat istiyebileceğini artık Yargıtayda benimsemiştir. Öyleyse manevi tazminatın acı, üzüntü, öfke, kin gibi duygusal işleminden arındırılıp maddi tazminatın yetersiz kaldığı durumlarda onun eksiğini ve açığını kapatıcı, zararı denkleştirici somut gerçekçi ve toplumsal bir işlevinin olduğuna inanmaktayız. Ayrıca “sosyal ve ekonomik durum ölçütü” zengine daha çok, yoksula daha az manevi tazminat ödenmesini amaçlayan bir anlayışın izlenimini vermektedir. Oysa kişilerin onuru, saygınlığı, kişilik ve yaşam hakları, bedensel bütünlükleri onların varlıklı veya yoksul, mevki ve makam sahibi veya sıradan yurttaş oluşlarına göre değerlendirilmemeli, cana gelen zarar için manevi tazminat miktarı belirlenirken de, zengin-yoksul, maddeci-emekçi, şehirli-köylü, eğitimli-eğitimsiz, ayrımı yapılmadan, zararın azlığına çokluğuna, haksız eylemin ve hukuka aykırılığın niteliğine, kusurun ve sorumluluğun derecesine göre değerlendirme yapılmalı, hüküm altına alınacak manevi tazminat, maddi tazminatı tamamlayıcı ve zarar vereni caydırıcı bir işlev görmelidir. Giderek vardığımız bu sonuç YHGK.’nun 23.06.2004 gün ve E:2004/13-291, K:2004/370 sayılı kararı ile de desteklenmektedir. Bu anlayış bir bakımada, Anayasamızın 10.maddesinde ifadesini bulan “eşitlik ilkesi” ne de uygun düşecektir.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle manevi tazminatın çokluğu gerekçesine dayalı olarak miktarın azaltılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.