YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/2943
KARAR NO : 2008/4176
KARAR TARİHİ : 13.03.2008
Mahkemesi : Bursa 3. İş MahkemesiTarih : 20.12.2006No : 1185-2275 Davacı, ödeme emrinin iptaline, prim borcu bulunmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.1-Davacılara, İ. Dış Ticaret Limited Şirketi ortakları oldukları gerekçesi ile bu şirketin 1992/1 ila 1997/2. aylarına ilişkin prim borçları nedeniyle 6183 sayılı yasanın 58. maddesine göre ödeme emri tebliğ edilmiştir. Davacılar, İ. Dış Ticaret AŞ.nin ortakları olduklarını, prim borcunun bulunduğu dönemde borçlu şirketin ortağı veya üst düzey yöneticisi olmadıklarını ileri sürerek ödeme emirlerinin iptali ile borçlu olmadıklarının tesbitini istemişlerdir.Mahkemece, işin esasına girilerek davacıların davalarının reddine karar verilmiştir. Ne var ki, birden fazla kişinin birlikte dava açabilmesi için aralarında zorunlu veya ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının bulunması gerekir.Zorunlu dava arkadaşlığı maddi hukukun (M.K., B.K.,T.T.K) bir hakkın birden fazla kişi tarafından dava edilmesini veya birden fazla kişiye karşı dava açılmasının öngördüğü durumdur. Somut olayda maddi yönden zorunlu dava arkadaşlığı (örneğin M.K.’nun md.630 iştirak halinde mülkiyet, B.K. 520 adi ortaklık) bulunmadığı gibi şekli yönden dava arkadaşlığı da (M.K.md.242. M.K.md. 639/3, İ.İ.K md.282) söz konusu değildir.Öte yandan zorunlu dava arkadaşlığı dışında kalan ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığının mümkün olduğu haller H.U.M.K.’nun 43. maddesinde a) Dava konusu hak veya borcun ortak olması (B.K. Md.142. müteselsil borçluluk) b) Borçluların ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile birden çok kişi yararına borç yüklenilmiş olması c)Davanın aynı nedenden doğması (örneğin B.K.50 birden fazla kişinin haksız fiil sorumluluğu) olarak sayılmıştır. Somut olayda davacılar arasında anılan maddede öngörülen nitelikte ihtiyari (isteğe bağlı) dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır.Bu durumda, davacılar arasında zorunlu veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığından davaların ayrı ayrı görülmesi gerekirken birlikte görülerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.O halde, davalı tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.2- Kabule göre ise,davalı Kurum davacılara İ.Dış Ticaret Limited Şirketi ortakları oldukları gerekçesi ile ödeme emri düzenlemiş olmasına karşın, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası böyle bir limited şirketin mevcut olmadığını aynı isimde bir anonim şirketin bulunduğunu, ortakları arasında davacıların bulunduğunu bu şirketin münfesih durumda olduğunu bildirmiştir.SSK mevzuatına göre, anonim şirket ortak veya yöneticileri ile limited şirketin ortak ve yöneticilerinin prim borçlarından sorumlulukları farklı hükümlere tabidir. Davacılara SSK tarafından limited şirket ortağı olmaları nedeniyle ödeme emri çıkarıldığına göre, SSK işyeri sicil dosyası getirtilip şirket adına verilen işyeri bildirgesi incelenerek şirketin anonim veya limited şirketi olduğu, adresi, ortakları ve şirket yetkilileri, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeden davanın sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Mahkemece yapılacak iş; öncelikle yukarıda anlatıldığı şekilde şirket nevini ve davacıların sıfatlarını belirlemek, şirketin limited şirket olduğunun ve davacıların borca ilişkin dönemde ortak olduklarının anlaşılması halinde, prim borcunun ilişkin olduğu tarihler göz önünde tutularak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 4369 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle değişmeden önceki(22.7.1998 tarihinden önceki) şeklinde, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortaklar vazettikleri veya vaz’ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulurlar hükmüne yer verildiğini, 6183 sayılı Kanun’un anılan 35. maddesinde, limited şirketin tahsil olanağı kalmayan kamu borçlarından dolayı ortaklar için öngörülen sorumluluk, ortak sıfatına ve ortağın sermaye miktarına bağlı bir sorumluluk olduğunu gözeterek sonuca gitmek.Davacıların davaya konu limited şirketin ortağı olmadıkları ancak, borçlu limited veya anonim şirketin üst düzey yöneticisi olduklarının ortaya çıkması halinde ise, 506 sayılı Yasa’nın 80/11, bendi hükmüne göre, tüzel kişiliği haiz özel bir kuruluşta görev yapan bir kişinin primlerin ödenmesinden işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olabilmesi için primlerin tahakkuk ve ödenmesinde yetkili üst düzey yöneticisi olmasının zorunlu olduğunu dikkate almak, öte yandan, Türk Ticaret Kanunu’nun 317.maddesi gereğince, bir A.Ş,’nin idare ve yönetimi aynı zamanda karar organı olarak yetki idare meclisince yerine getirildiğinden, her iki hükmün birlikte değerlendirilmesi durumunda; bir A.Ş, yönünden primlerin ödenmesinde sorumlu üst düzey yöneticiden sözedebilmek için bu kimsenin yönetim kurulunda başkan veya başkan yardımcısı gibi unvan taşıması veya imza yetkisine sahip üye olması veya şirketin yönetiminde parasal konularda yetkili genel müdür finansman veya muhasebe müdürü gibi üst düzeyde sorumluluk taşıyan görevli olması gerektiğini göz önünde tutarak sonuca gitmekten ibarettir.O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 13.3.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.