Yargıtay Kararı 21. Hukuk Dairesi 2006/7086 E. 2007/5442 K. 02.04.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 21. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/7086
KARAR NO : 2007/5442
KARAR TARİHİ : 02.04.2007

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Davacı,davalı işveren nezdinde 15.04.2000-04.10.2003 tarihleri arası çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan S.S.K. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R
Dava, davacının davalıya ait işyerinde 15.09.2000-04.10.2003 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak çalıştığının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 07.07.1990 tarihli bildirge ile davalı Kurumca seyyar canlı hayvan alım-satımı işinden 25.06.1990 tarihinde başlayan vergi kaydı esas alınarak aynı tarih itibariyle re’sen 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalı olarak kayıt ve tescil edildiği, vergi kaydının ne zaman sona erdiğine ilişkin dosyada bilgi bulunmadığı, 11.03.1996-28.07.1996 tarihleri arasında vergi kaydı bulunduğu, oda ve sicil kaydının olmadığı 31.01.1997 tarihine kadar primlerini muntazam olarak ödediği, 1992 affından yararlandığı, 21.08.2003,07.12.2003 tarihlerinde toplu prim ödemelerinin bulunduğu, prim cetvelinde yapılandırmanın iptal edildiğinin belirtildiği, davalı Kurumca verilen cevap dilekçesinden davacının sigortalılığının halen devam ettiğinin mahkemeye bildirildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından davacının davalıya ait işyerinde 15.09.2000-04.10.2003 tarihleri arasında hizmet akti ile çalıştığı sabit olup, uyuşmazlık bir kimsenin aynı anda farklı iki sosyal güvenlik yasasına tabi olarak sigortalı olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Sosyal Güvenlik Sisteminizde çifte sigortalılık mümkün bulunmayıp, önceden başlayıp devam edegelen sigortalılığa geçerlik tanınmıştır. Gerek 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve gerekse 1479 sayılı … Kanunundaki birbirine paralel düzenlemeler ile bir sigortalının aynı anda birden fazla Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi olması yasaklanmış, sigortalının önceden başlayarak devam edegelen sigortalılığına geçerlik tanınarak, çatışan sigortalılık sorunu çözüme ulaştırılmıştır. Yasa sistemimize göre bir kimsenin Sosyal Sigortalar Kurumuna girebilmesi için hizmet akdine tabi bir işte çalışması yanında başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında da bulunmaması gerekir. 506 sayılı Yasa’nın 3. madde I-(F) bendinde “ Kanunla Kurulu Emekli Sandıklarına aidat ödemekte olanların”, (K) bendinde “ herhangibir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına çalışanların” sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir. Aynı şekilde 1479 sayılı … Yasası’nın 24. madde I.II, fıkralarında da bir kimsenin … kapsamına girebilmesi için kendi adına bağımsız çalışıp kazanç sağlaması yanında başka bir Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında bulunmaması koşulu getirilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere iki sigortalılığın bir arada bulunması halinde asıl olan, önceden başlayarak devam eden sigortalılıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2005/21-389 – 430 sayılı ve 29.06.2005 günlü Kararı ile 2001/21-627-659 sayılı ve 03.10.2001 günlü kararlarında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Somut olayda davalı … Genel Müdürlüğü vekilinin ileri sürdüğü gibi davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığı halen devam ediyorsa önceden başlayan sigortalılık 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılık olduğundan davacının 506 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığına geçerlilik tanınması mümkün değildir.
Ancak 1479 sayılı Yasa’nın 1.3.2006 tarihinde yürürlüğe giren Ek 19. maddesi ( Bu kanun ve 2926 sayılı kanuna göre kayıt ve tescili yapıldığı halde, 5 yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunan sigortalıların bu sürelere ilişkin prim borçlarının Kurumca yapılacak bildirimde belirtilen süre içerisinde ödenmemesi halinde daha önce prim ödemesi bulunan sigortalının ödediği primmlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle, prim ödenmesi bulunmayan sigortalının ise tescil tarihi itibariyle sigortalılığı durdurulur. Prim borcunun ait olduğu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin kurum alacakları takip edilmeyerek, kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı veya hak sahipleri daha sonra sigortalının en son bulunduğu basamağın başvuru tarihindeki değeri üzerinden hesaplanacak borç tutarlarını tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde bu süreler sigortalılık süresi değerlendirilir. Bu madde kapsamına giren sigortalılar hakkında zaman aşımının kesilmesi ve zaman aşımının işlememesi ile ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 103. maddesinin 1. fıkrasının (6),(8) ve (10) numaralı bentleri hariç diğer hükümleri ile aynı Kununun 104. maddesi hükümleri uygulanır. )hükmünü getirmiştir.
Yapılacak iş; öncelikle davacının vergi, oda ve esnaf sicil kayıtlarını getirterek 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının hangi tarihte sona erdiğini tesbit etmek, davacının 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığının dava konusu dönemide kapsadığının tesbit edilmesi halindede ödediği primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunup bulunmadığını tesbit etmek, var ise primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibariyle sigortalılıı durdurmak prim borcuna ait süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyerek bu dönemdeki 506 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılığa değer vermek, 1479 sayılı Yasa’ya tabi sigortalılığın dava konusu dönemden önce sona erdiği tesbit edilirse şimdiki gibi karar vermek1479 sayılı Yasa’ya tabi zorunlu sigortalılığın dava konusu dönemide kapsar şekilde devam ettiğinin anlaşılması ve beş yıl ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunmadığının anlaşılması halinde ise istemin reddine karar vermektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.